DD-Bölüm 40- Anılar!!
//Yn: Bu bölümü dişinden tırnağından ayırarak beni büyütüp. Yemeden yedirten, içmeden içirten, giymeden giydiren. Dünyada ki en tatlı ve sevecen kişiye… ‘’Yaz, yaz… Ailede bir yazar eksik zaten!! ‘’ diyen ve bölümlerimi her seferinde okuyarak ‘’sonraki bölümde neler oluyor?’’ diye soran kişiye… Dünyalar Güzeli bir tanecik ‘’Anneme’’ ithaf ediyorum. İyi ki varsın annem iyi ki senin oğlunum…
***
Selam millet Mete karşınızda… Sonunda yazar bey beni kendi hikayeme dahil etmeyi aklına getirdi… Editörün de biraz zorlaması gerekti ama olsun…
// vallah yaşandır haa ben son iki bölümden memnundum :D şaka şaka 2 bölümdür kan-küfür yok özlemişim :)
Kızlar!!! Sizleri çok ama çok özledim!!!
Gerisine gelince…
Neyse
***
Gözlerim kararmış iken aynı zamanda ensemde narin bir elin dokunuşlarını hissettim…
Elleri öyle güzel ve yumuşaktı ki…
Aklıma bu ellere sahip tek kişi gelmişti…
Annem…
Geceleri ne olursa olsun uykumda bağırırdım. Her gün her gece…
Rüyalarımda kimi zaman elimde bir tırpan vardı…
Kimi zaman ise bir hançer…
Bazen ansızın ölürdüm…
Arkamdan ise birisi gülerdi…
Küçükken sürekli ağlardım…
Rüyalarım benim için…
Ölümden daha kötüydü…
O gecelerde hiç düşünmeden annem yanımda dururdu. Bütün gün sandalyemde oturur ve beni izlerdi. Ne zaman çığlık atarak uyansam ellerini enseme koyardı. ‘’Haydi kalk geçti. Bir tanecik oğlum…’’ der ve bana sarılırdı…
İzlediğini hissederdim…
Arada uyuyakalırdı…
Ufak ve tatlı bir horlaması olurdu…
Ama asla oradan ayrılmazdı.
Küçükken sürekli benimle idi…
//duygulandırdın :’(
Dilimi zor tuttum… Tüm gücüm ile çenemi hareket ettirmek istedim. Sonunda başardım. ‘’Oturmam gerek..’’
Ellerin sahibinde ufak bir duraksama oldu. Parmaklarından birisi vücudumun kopan bölümüne getirdi…
Anlık kısa bir dokunma idi. Hafif bir acıyı mevcut acımın üstüne ekledi. Acıdan ötürü dişlerim bir kat daha kenetlenmişti…
Annem olmadığını biliyordum. Annem gibi değildi tam elleri…
Bunu dememin sebebi ise annemin orta parmağında bulunan bir yarıktan ötürü idi…
Küçükken en çok o noktadan nefret ederdim. O güzel ve harikulade ellerine sanki bir leke düşürüyordu…
Bunu birkaç kez söylediğimde ise annem her seferinde parmağına bakar ve ben onu o yönüyle seviyorum derdi…
Şuan bile o anılar gözlerimin önündeydi…
Bir keresinde ‘’Bana söz vermeni istiyorum!! Ben ölmeden asla ölmeyeceksin!! Anneni evlat acısı ile bir bırakıp kaçamazsın söyleyeyim!! ‘’ demişti…
Söz verene kadar da peşimi bırakmamıştı…
Şimdi düşünüyorum da… Annem iyimi acaba…
Umarım… Tekrar görüşebilirim…
Meleğim, akıl hocam, dostum… Bir tanecik annem ile…
Bunları düşünürken bir anda vücudumun hafiflediğini hissettim…
O yumuşak ve narin eller tarafından taşındığımı fark ettim..
Aklıma annem ile ilk kez iş yerine gittiğimiz aklıma geldi…
Ufak bir odadaydı…
Sanırım bir toplantının tam ortasındaydı. Ayakta sunum ile uğraşıyordu.. hararetli bir şekilde sürekli konuşuyordu.
Beni ise başka bir odada bırakmıştı. Elime bir sürü kalem vermişti…
‘’Annen biraz diğer odada olacak. Oğlum annen gelene kadar al bakalım bu kalemleri…’’
Elime tutuşturduğu kalemlere doğru baktım. Bir çok renkli kalem vardı…
Sarı, mavi, kırmızı, pembe, mor, turuncu…
Sonrasında ise bir dolaptan bir tomar kağıt çıkarmıştı…
‘’Bunlar ile istediğini yapabilirsin evladım…’’ diye yumuşak bir tonda konuşmuştu…
Hızlıca kafa sallamıştım. Kim hayır derki onca kalem ve kağıda…
Daha kapıdan annem çıkar çıkmaz çizmeye başlamıştım.
Evimizi annemi, babamı…
Ha bu arada söylemedim değil mi?
Babam sadece yılda bir kez gelirdi…
Oda sadece 2 günlüğüne…
Sanırım işleri çok daha önemliydi…
Çizimim bittiği sırada ise ayağa kalkmıştım.
Çok mutluydum. Annemi ve babamı çizdiğim en güzel resim olmuştu…
Koşarak odadan çıkmıştım…
Tam o sırada ise bir deprem meydana gelmişti…
Şuan da ismini yeni öğrenmiş olduğum kayaçlar o zamanlarda bana adeta kahkaha atıyordu… dengemi kaybetmiştim.
‘’Annee…!!!! ‘’ diye çığlık atmıştım.
Bir an göz geze gelmiştik. O odada konuşmayı bir anda durdurdu. Kapıya doğru hareket ettiğini görmüştüm.
Daha ne olduğunu anlamadan ise kucaklarındaydım…
O gün çok ağlamıştım. Korkmuştum…
Sırtımı sıvazlamıştı… ‘’Geçti bir tanecik oğlum geçti…’’ diye beni avutmuştu…
Sonrasında ise benim bu hareketimden ötürü işinden olmuştu…
//ulan insan düşünüyo bu kadar sevgiyle beslenen bir çocuk nasıl böylesi bir magandaya dönüştü acaba :D
Sırtımın sert bir yüzeye yaslandırıldığını hissettim.
Ağaçtı sanırım.
Koparılmış ve neredeyse yok olmuş bedenimin kopmuş tarafı ağacın kabuklu yüzeyine değmişti…
Suratımı buruşturdum sanırım.
O sırada ‘’İlginç’’ diye bir ses kulaklarımdan içeriye doğru akın etmişti…
Annemin sesi kadar olmasa da güzel ve tatlı bir sesti. Eşyalar ile benzetmek istesem sanırım ‘’Piyano’’ olurdu.
Suratıma ufak bir rüzgar temas etti.
Az da olsa rahatladığımı hissetmiştim. Daha tam o esinti bitmemişken bir başka esinti suratıma çarpmıştı…
Acımın hafiflediğini hissetmiştim. Suratımın gülümsediğini fark ettim…
Gerçekten ölüyorum sanırım…
Karşımda ki kişinin biraz homurdandığını duymuştum…
‘’O kim oluyor da…’’
Diye bir kelime kulaklarıma geldiğinde ise anlamış bulundum.
Annem değildi bu kişi…
Sıradan bir kadın…
Yenilmek için yaratılmış başka birisi…
Ağzımı açtım…
Öncekinden daha kolay olmuştu. ‘’Sağlık Oturuşu’’ adlı yeteneğin etkisi olsa gerek…
‘’Omzumu vücudum ile birleşik tut!’’
Sonra ise ismini söyledim. ‘’Luciferin’in göz bebeği’’ adlı yeteneğim sayesinde…
‘’Tuğba!!’’
//YN: Bu bölüm ile kısa bir aranın ardına gelmiş bulunuyoruz millet.. Bildiğiniz üzere editörün ve benim vizelerimizin zamanı gelmiş durumda… O yüzden bir hafta yokuz ortalıkta!!
//YN 2: 1 hafta olmasak bile geri geldiğimizde kitap 22bin okunmaya ulaşmadan bölümlerimizi yayınlamayı düşünmüyoruz.
//YN 3: İyi okumalar dilerim takipte kalın…
// beyler tam kolpacı bu benim vize haftam çoktan geldi ama bana zorla düzenleme yaptırıyor bende zorla ama isteyerek düzenliyorum :D bi sonraki sezon görüşmek üzere
0 yorum :
Yorum Gönder