DD-Bölüm 55- Karar...

5 Mayıs 2016 Perşembe

DD-Bölüm 55- Karar...


Selam millet ben Mete özlediğinizi umabiliyorum sadece...

Eskisi kadar popüler değilim ha? İlginç benim gibi harikulade mükemmel bir insan nasıl olurda popüler olamaz.

İlginç doğrusunu söylemek gerekirse...

                                                                                ***

İkisine de profilden baktığımda karşımda gördüğüm manzara karşısında etkilenmeden edemedim.

Kızın elleri ve ayakları bağlanmıştı. Başlangıçta kendi kendime herhalde böyle seviyor diye düşünmüştüm. Lakin sonradan fark ettim ki.

Kız ağlıyordu...

Öyle çok ağlamıştı ki altında ki çarşafta başının bulunduğu bölge sırılsıklam olmuştu.

Ha, başka yerlerde sırılsıklam olmuştu ama... Konumuz bu değil önemli olan şey ağlarken ki suratının almış oluğu ifade idi.
(YN: Bunu yazarken nedense aklıma “Yine hüsrann... Her daim.” Şarkısı geldi ilginç...)

Hayır şuan ki pozisyonda bariz bir tecavüz söz konusu öyle bir şey ki; adamın tipinden az çok neler yapmış olduğu belli olmuyor değil.

Yatağın ters tarafına doğru ilerledim. Bu sırada fark ettiğim bir şey vardı. Erkek neden götünün bir lobunda 4 adet sivri çubuktan meydana gelen dövme taşıyordu.

Biraz daha ilerledim ve kızında arka kısmını görmeye başladım. Kuş esas duruşta duruyor. Hocam hani benim sıram diye lakin beyin olayı idrak etmiş durumda.

Kalçasına kazınmış 3 adet yuvarlak daire vardı.
Sonrasında ise dairelerin içine muhtemelen sigara söndürülmüştü...

Suratım buruşmadan edemedi. Sigara söndürmek... Böylesi güzel bir bayana yapılacak son şey!!!

Yapılan zulüm içerisinde neden bilmiyorum ama içimden oğlana bir yumruk atma isteği gelmişti.

Omzumu geriye doğru gerdim ve sağ kolumun tüm gücü ile burnuna doğru bir tane vurdum.

“ An.. Ananı sikeyim!!!”
Diye bir çığlık attım. Sanki koca bir binanın merkez kolonuna yumruk atmış gibi hissettim. Yumruğumu savurduktan sonra kolumu hızlıca bir iki kez salladım.

Nedense ibnenin evladına olan sinirim tek yumruk ile geçmişti. Sakinlik pasifi saolsun genelde hep böyle salakça yerlerde çalışmaya devam ediyordu.

Odada son bir kez daha göz gezdirdikten sonra ayrılık vaktinin sonuna geldiğimizi fark ettim. (YN: ana haber bültenimiz burda sona eriyor :D) Yazarın soğukça esprisinden sonra kapıyı açık bırakarak ayrıldım.

Karanlık köyde bir sonraki durağım ise en köşede bulunan ev olmuştu. Fakirliğin aktığı evin içine girmesi bir önceki seferden daha kolaydı.

Daha girer girmez karşımda orta yaşlarda bir bayan duruyordu. Gülümsemesi insanın adeta içini ısıtıyordu lakin bakışları ise tam tersi vücudunu adeta donduruyordu.

İster istemez utandım ve iki elim ile kuşu gizledim. Kuşta zaten korkudan yuvasında büzülüp kalmıştı...

O derece keskin bakışlar eşliğinde bir an için bile olsa beni izlediğini zamandan etkilenmediğini hissetmiştim. Sonrasında elim ile kontrol ettim. Lakin evet donmuştu.

Kontrol ettiğim yer maalesef gözleri olmadı. Bakın bazen gözlerinizi hiç kırpmadan bir dakika bakabildiğinizi biliyor muydunuz? Tabii ki hayır!!
(YN: ruhi çenete bağladı yeminle)

Lakin kalçaya doğru gelen el ile okşamak, vurmak bunların hepsi sizin istemsiz olarak tepki vermenize yol açan etmenlerdendir.

Tamam bilim adamı modunu kapatabiliriz. Yazar abim kızmış biraz da. (Hişşttt!! Benden duymuş gibi olmasın da şu sıralar biraz morali bozuk ondan bana sardı. Çaktırmayın ha!!)

Kadını hızlıca geçtim ve yerde oturmuş oyuncaklar ile oynayan yaklaşık bir düzine çocuğun olduğunu fark ettim.

Tekrar kadına doğru döndüğümde kafama bir şeyler oturmaya başlamıştı. Kadın her ne kadar soğuk baksa da, çocuklara olan sevgisi insanın yüreğini ısıtacak düzeyde idi ve şuan bile çocukların kalplerini kırmadan sitemini belli etmeye çalışıyordu.

Ne yufka yürek ama...

İyi ölmemiş la bu kadın, o kadar yufka yürek power ile...

Daha fazla rahatsız etmedim ve bir iki yer daha gezdim. Sonuç olarak bir şeyin farkına varmamı sağladı bu gezi.
“ Bir yerde her ne kadar huzur sağlanırsa sağlansın, zulüm ve acı yine devam ediyor olur. “ o alimlerin hayalini kurduğu ütopya asla var olmayacak.
// tesbitin a…… komuşun lan

Pekala yeni plan şu;
1- Doğruca ihtiyarın evine geri dön
2- Kalktığın sandalyeye geri otur.
3- Seçimi yap
Ne harika ama!!!
Hızlıca en uçtaki kulübeden çıktım ve ihtiyarın yanına doğru ilerlemeye başladım. Kulübenin içerisine girdim ve adeta, yerine mıhlanmış olan sandalyenin üzerine kendimi fırlattım.

Tek kaşımı kaldırdım ve sağ elimin baş parmağı ile işaret parmağıma kafamı yasladım.

Şimdi sıra seçim yapmaya gelmişti...

                                                                                   ***
Genç sayılabilecek yaşta birisi çadırın önüne doğru ilerledi. İçeriye girmek ile girmemek konusunda tereddüte düşmüştü. Kafasını iki yana salladı ve çadırın karşısında dimdik durdu

. Kapının önünde duran iki adet nöbetçi gecenin karanlığında yaklaşmakta olan silueti iyi seçememiş ve ellerinde bulunan skorpion hafif makineli silahlarını siluete karşı doğrultmuşlardı.

Ellerini havaya kaldıran adam “ 2.grup lideri Mehmet lider ile görüşmek için izin ister “ diyebilmişti. Nöbetçiler sesi tanıyordu, sesin sahibi izci lideri “Radar Burun Mehmet” ten başkası değildi. Birbirlerine hızlıca bakan iki nöbetçiden birisi, hızlıca kafasını sallayarak çadırdan içeriye doğru girdi.

İki dakikalık bir beklemenin ardından dışarıya çıkan nöbetçi “ 5 dakikalık bir zamanın var lider bu gün kendisine yapılan şölenin son günü olduğu için keyfini çıkarmak istediğini belirtiyor. Ne söyleyeceksen söyle ve kaybol Radar Burun!! “

İfadesiz lakin tehdit dolu bu konuşmanın ardından Mehmet sinirinin taştığını hissetti. Bir önceki liderin sağ kolu olan Mehmet yeni liderin ona bir köpek gibi davranmasına alışamamışken birde gardiyanlarının bu şekilde davranması iyiden iyiye köpürtmüştü.

“5 dakika da olsa zombi sikmeyi bırakıp bana vakit ayırdığın için saol Sülo. Dilerim o taşakların zombi tarafından yenir!!” diye zihninden küfreden Mehmet, liderin önüne geldiğinde tek dizinin önüne çöktü ve edinmiş olduğu bilgileri raporlamayı hazır hale getirerek bekleyişine başladı.

Bu sırada ise lider elinde bir tasma ile bir şeyi sürüklemek ile meşguldü. Göz ucu ile bakan Mehmet kolları ve alt çenesi yerinden sökülmüş bir zombi görmüştü. Zombi sanki Mehmet’in Baktığını fark eder gibi tiz bir ses ile “Hiiieeee” diye bağırmış ve sonrasında liderin sırtına vurduğu bir tekme ile yere düşmüştü. Koltuğuna oturan lider ayaklarını ise zombinin sırtına doğru yerleştirdi ve bakışlarını Mehmete doğru döndürdü.

“Söyle bakalım, ne gibi bir haber ile karşıma çıktın. “
Mehmet hızlıca doğruldu ve geleneksel selamlamasını verdikten sonra “ODTÜ yakınlarında bir patlama meydana geldi liderim.“ diye kendinden emin bir şekilde konuştu.

“ Hımm... Anlat bakalım radar burun, sebebi neymiş bu patlamanın. “

Mehmet her ne kadar radar burun lakabına sinir olmuş olsa da sinirini suratına ve sesine belli etmedi. Ederse neler olabileceğini ekibindeki yoldaşlarının başına gelenlerden biliyordu. Hızlıca söze girdi.

“ Liderim, bir minatorun saldıraya geçtiğini fark ettik. Karşılaştığı düşman oldukça çetin ceviz olmalı ki haşin bir dövüş olmuş. İki tarafta ağır yaralar almış, yerde bulunan kanın kokusundan sahibinin minator olmadığı aşikar. Fakat grubumuz etrafı kolaçan ettiklerinde en az Beş yüz metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir göçüklük oluştuğunu fark etti. Bunu yapan kişinin minator olmadığı aşikar.”

“ Ho... Minator demek... Oldukça nadir bulunan ve gücü ile nam salmış bu yaratık ile mücadeleye girmeye çalışan, hangi aptal acaba. Radar Burun kokusundan tanıdık birisini çıkarabildin mi? “

Mehmet hızlıca olumsuz anlamında kafasını salladı.

“ Efendim dövüş sonrasında minatorun izini kaybettik, lakin yerde ezilen çimenlerden ve topraktan bir kişinin gelerek, minatora saldıran kişiyi aldığını düşünüyoruz. Koku kısmına gelirsek... Liderim kokusu ne insana nede başka bir varlığa benziyordu. Bilmiş olduğum Elli tür içerisinde daha önce hiç böyle bir kokuya sahip bir varlık ile karşılaşmamıştım.”

Lider bir iki saniye gözlerini kapattı ve tekrar açtı. “ Daha fazla araştır radar burun, ekibine diğer gruplardan adam ekleyebilirsin, bul bana o minator ile dövüşen salağı!! Başka birşey söylemeyeceksen şimdilik çıkabilirsin!” dedi ve elini ileriye doğru iki defa salladı.

Mehmet söylendiği gibi yaptı ve dışarıya çıktı. Bu sırada ise Sülo yerde kilim gibi uzanan zombiyi aldı ve tasmasından çekiştirerek arka tarafa doğru ilerledi...




0 yorum :

Yorum Gönder