Yıldırım Efendisi Bölüm 8 - Tanıdık Yüzler
Yazan "CountAlucard" ve yayımlayan arkadaş "Aydehan" a teşekkür eder. Sizlere keyifli okumalar dilerim.
Kian'ın yaklaşık on kişi önünde iki kişi arka arkaya duruyordu; Berengar ve Drest.
Berengar yaşıtlarına göre uzun boylu bir çocuktu. Vücut yapısı on sekiz yaşındaki insanlarla karşılaştırılabilirdi. Gücünü baz aldığımızda çok iyi savaşçı olma ihtimali vardı ama zekası Boro seviyesindeydi.
Onun önünde duran Drest ise çok güçlü sayılmazdı ama zekası bir sene öncesine kadar Kian ile yarışabilirdi. Geçen sene Alvez ile yaptıkları düello da adeta ezilerek kaybettikten sonra kendini yurttaki evine kapatmış, aylarca çıkmamıştı. En sonunda, yedi ay sonra kütüphanede Berengar ile birlikte görmüştü onu. Yedi ayda otuzdan fazla kilo vermişti Drest. Hızla erimişti ve birinci seviye büyücü olmanın arefesindeki çocuk bir anda dibe vurmuştu.
Alvez ise onunla düellosundan sonra aniden birinci seviyeye ulaşmış ve Drest'in yerine, birinci derece sınıfa yükselmişti. Kısa süre sonra da okulun zirve öğrencilerinden biri olmuştu. Şimdi Drest, o zamanları tamamen atlatmış gibi görünüyordu. Ama içinde esen fırtına hala hissedilebilir seviyedeydi.
Yaklaşık iki saat sonra sıra hızla eriyip Drest'e gelmişti. Drest, hızla büyücü seçim bölümüne, onun ardından Berengar da boş olan savaşçı seçim bölümüne gitmişti. Seçilen öğrenciler geriye çıkmıyordu. Direk olarak garnizon okulundaki yurtlarına naklediliyordu. İki eski Kuzey Yeli öğrencisinin yerine yeni öğrenciler girdiğini gören hem Drest'in hem de Berengar'ın testi başarıyla geçtiğini anlamıştı.
On dakikadan kısa bir sürede sıra Kian'a geldi. Berengar ile Kian'ın arasında teste girenlerin hiçbiri başarılı olmamıştı. Hepsi yüzü asık bir şekilde garnizonun dışına çıkmak zorunda kaldı.
Kian sıranın başına geldiğinde karşısında üç tane adam buldu. En soldaki gözlerinden bile güç fışkıran bir savaşçıydı. Sağdaki yanında tuttuğu asasından anlaşılacağı üzere büyücüydü.
Ortadaki ise, hiçbir aura yaymıyordu. Uzaktan gören bir dilenciye benzetebilirdi onu. Uzun kahverengi şapkalı bir cüppe giyiyordu ama şapkasını başına geçirmemişti. Siyah gür saçları kısa kesilmişti, temiz yüzü kısmen bir rahibi andırıyordu. 'Simyacı' dedi Kian içinden.
''İsmin nedir evlat?'' dedi büyücü olan adam.
''Kian.''
''Soy ismini kazanmamış, bir savaşçı mısın? Yoksa büyücü mü?'' dedi savaşçı. Ellerini göğsünün üzerinde çaprazlamıştı.
(YN. Anlamayan için, çiçek olmuştu. :D )
Kian gözlerini ortadaki adama dikti. ''Simyacı.'' dedi sakin bir şekilde.
''Hoo.'' Cüppeli adam uzun sıranın akışı boyunca ilk defa konuşmuştu. ''Üçüncü bölüm.'' dedi adam dudakları yukarıya doğru kıvrılırken.
Kian sakince ilerledi. Sırasıyla savaşçı ve büyücü bölümlerini geçtikten sonra diğer ikisinden biraz daha ufak olan çadıra girdi. İçeride yine üç adam vardı. Biri KristJanın başında, ayakta bekliyordu. İki adamsa çadırın köşesine konulmuş koltuklarda oturuyordu. Birisi uyumuştu bile.
Kian'ın girdiğini gören, ayaktaki adam gözlerini, yaşlı görünüşüne hiç uymayan çocuksu bir heyecanla Kian'a dikti. ''Hoş geldin evlat. İsmin nedir?'' dedi hızlıca.
''Kian.'' dedi ve, ''Soyadım yok.'' diye ekledi, adamın sormasına fırsat tanımadan.
''Kaç yaşındasın?''
''13.''
''13.'' diye tekrarladı adam Kian'ın bilgilerini elindeki kağıda not ederken. ''Testi geçmen için başlangıç seviyesinde iksir göstermen yeterli.'' Bir anlık duraksamadan sonra devam etti. ''İstediğin malzemeye söyle. Nadir malzemelerden olmadığı sürece burada olacaktır. Peh, nadir malzemelerin ismini bile bilmediğine eminim ama.'' dedi işaret parmağına takılmış dört mavi yüzüğü gösterirken.
Elinde dört tane boşluk yüzüğü vardı. Dünyada birçok modelde boşluk eşyaları üretilirdi. Yüzükler, kolyeler, çeşitli aksesuarlar... Hatta boşluk eşyaları olarak kullanılan kılıçlar bile yapılmıştı.
Boşluk eşyaları çeşitli renklere sahipti. Yeşil boşluk eşyaları bir metre küplük alana sahipken beyaz olanları bin metre küpten daha büyüktü. Adamın taktığı mavi yüzükler ise yüz metre küp boşluğa sahip, pahalı eşyalardı.
Kian, çok kısa bir süre düşündükten sonra yapacağı iksire karar vermişti. ''Ay otu özü, siyah kaya çiçeği ve beyaz kaya çiçeği.''
Söylediği üç malzeme de çok sıradandı. Adam ikinci sıradaki yüzüğü ovuşturdu. Parlak, mavi bir ışık yayıldı etrafa. Işığın etkisiyle uyumakta olan adam uyanmıştı. Işık saniyeler içinde kaybolduktan sonra malzemeler KristJanın yanında belirdi.
Kian hızlıca malzemeleri aldı ve KristJanın üç farklı girişine yerleştirdi. 'Birer tutam siyah ve beyaz kaya çiçeği; 53 mililitre ay otu özü.' dedi kendi kendine malzeme miktarlarını ayarlarken.
Malzemeler yerleştirildikten sonra zihnini merkeze odakladı Kian. Etrafındaki her şey silindi, formülü canlandırdı gözlerinin önünde. Şu an sadece o, KristJan ve gözünün önünde beliren formül kayıtlıydı. Çok uzun sürmemişti, sadece beş dakika sonra iksir şişesi tamamen dolmuştu. Kian hiçbir şey söylemeden geri çekildi.
Onun çekilmesinin ardından adam şişeyi eline aldı. ''Hiç görmediğim bir iksir.''
''Aşk iksiri.'' dedi Kian'ın dudakları yukarıya doğru kıvrılırken. Bu iksir Voitto'nun ona öğrettiği üç iksirden ilkiydi. Seviyesiz bir iksir olduğu için yapması basit gibi görünmüştü ilk başta ama zorluğunu anlaması uzun sürmemişti. ''Basit ama ters tepme ihtimali yüksek. Kesin bir aşk sağlamaz, tek gecelik ilişkilere ayartmak için uygun.''
Adamın yüzü kızarmıştı. Kırk üç yaşındaydı adam. İsmi Goddard'dı, Goddard Teo. Altıncı seviye bir simyacıydı Goddard. Yüzden fazla formül ezberdi. Binden fazla iksirin ise ismini biliyordu ama efsanelere konu olan iksirlerden birini 13 yaşında bir çocuğun ellerinde görmek inanılması güç bir şeydi. ''Gerçek olduğunu test etmemiz gerek.'' dedi. Yüzünü yeni yeni uyanmaya çalışan adama çevirdi. ''Zharko! Hizmetçilerden birini kap getir çabuk!'' Sonra tekrar Kian'a döndü. ''Bu şişedekine aşk iksiri dediğine göre işleyişi farklı olmalı değil mi?'' dedi.
''Evet.'' dedi Kian. ''İlk içenin ardından beş dakika önce içen kişi ilk içene aşık olur. Ancak benim seviyemde bir simyacının yaptığı iksir bir günden fazla süremez.''
Kian basit bir şekilde iksirin kullanımını anlattıktan hemen sonra Zharko yanında genç bir kızla birlikte içeri geldi. Kız Kian'ın boylarındaydı ve muhtemelen ondan 3-4 yaş büyüktü. Olgunlaşmış vücuduna oturmuş mavi bir hizmetçi elbisesi giymişti.
''O zaman iç bakalım.'' dedi Goddard, Kian'a.
Zaten böyle bir şey olmasını bekliyordu Kian. Hiç düşünmeden şişenin yarısını içti. Sonra kıza uzattı. Kız önce Zharko'ya sonra da Kian ve Goddard'a baktı. Kian'ın aksine uzun bir tereddütten sonra iksiri yavaşça içti.
Saniyeler sonra gözleri dönmeye başladı. ''Bu da ne?'' dedi titrek bir sesle. Gözlerini Kian'dan ayırmıyordu. ''Bana neler oluyor efendim?''
Kian hiçbir şey söylemeden Goddard'a baktı. ''Test tamamlandı mı bay...''
''Goddard ve evet test tamamlandı.'' dedi ve Zharko'ya döndü. ''Zharko sana kalacağın yurda kadar eşlik edecek.''
''Teşekkür ederim efendim.'' dedi Kian saygılı bir şekilde.
''Bay Goddard demen yeterli evlat.''
Zharko hiçbir şey söylemeden çadırın arka tarafından çıktı. Kian da onun arkasından gitti. Ancak çadırdan çıkan sadece ikisi değildi. Hizmetçi kız da peşlerine takılmıştı. Kian böyle bir şey olacağını bildiği için tepki vermedi.
''Daha ne kadar bizi takip edecek?'' dedi Zharko. Sesi çok canlıydı.
''Muhtemelen birkaç saat daha sırılsıklam aşık kalacak. Sonrasında yavaş yavaş hisleri azalacak. Bu yaşadıklarını hatırlamama ihtimali bile var.'' dedi Kian basitçe.
''Kaç yaşındasın velet.'' dedi Zharko aniden. ''Görünüşe göre en azından birkaç sene beraberiz burada.''
''13 yaşındayım.'' dedi Kian sakince. ''Siz efendim?''
''25. Nereden geliyorsun? Lumin şehrinden misin?''
''Hayır. Bu şehirden değilim. Kuzey Yeli'nden geliyorum.'' dedi Kian. Nereden geldiğini saklamanın bir manası yoktu. Sonuçta bir şekilde ortaya çıkacaktı.
''Yetimhaneden mi?''
''Evet.''
''Mao Lin.'' dedi Zharko. ''Hala yaşıyor mu o ihtiyar bunak?''
Kian sessiz kaldı. Söylenecek tek kelime vardı ve onu söylemek için ağzını üç kere açmayı denedi Kian. Başaramadı.
Zharko, zeki ve tecrübeli biriydi. Simyacıların hepsi gibi o da ortalamanın çok üstünde bir zekaya sahipti. Kian'ın yüzünün aldığı şekilden cevabını almıştı zaten. ''Her neyse, geldik zaten.'' Cebinden çıkardığı anahtarları Kian'a uzattı. ''1325 numaralı yurt senin ve oda arkadaşlarının olacak. Odalar genelde üç kişilik oluyor. Kişisel ihtiyaçlarını giderecek her şey orada var.''
''Teşekkür ederim.'' dedi Kian.
Zharko, Kian ile birlikte kalmadı daha fazla.
''Demek başlıyoruz.''
Kian hiç beklemeden kapıyı açtı. Hizmetçi hala arkasında bekliyordu.
Evet bir bölümün daha sonuna geldik. Acaba bir sonraki bölümde neler olacak. Merak mı ediyorsunuz? O zaman tıklayın ve öğrenin :D
0 yorum :
Yorum Gönder