AN Bölüm 10: Düşe Kalka (4)

3 Haziran 2016 Cuma

AN Bölüm 10: Düşe Kalka (4)


Evvet geldi vallahi :D Angoria 10. Bölüm yumulun!!!
Bu bölümü yazan "Aydehan" ve düzenleyen "Dunklesplatz"  a teşekkür eder. Sizlere iyi okumalar dilerim :)




Angoria Bölüm 10 - Düşe Kalka (4)
Shimao Che elderin kendisine doğru ağır tempoda gelmesinden ötürü öyle çok korkmuştu ki; bir an kalbinin alt organlarında attığını hissetmiş ve öleceğinin garantisini kendisine vermişti.

Elder temposunda bir saniye bile değişiklik göstermemişti. Elleri arkasında ve hafifçe eğik yürüyordu. Uzun kollu kırmızı kaftanı her adımı ile birlikte dalgalanıyordu. Öyle kızıl bi kaftana sahipti ki; kaftanı ilk kez gören insanlar bir ordunun kanı ile yıkanmış olduğunu zannederdi. Elder temposunu değiştirmeden Shimao Che ye yaklaştı.

Yüzleri karşı karşıya olacak bir şekilde karşısında duran elder nihayet kollarını serbest bırakmıştı. Bir ordunun kanı ile yıkanmış kaftanın kolları mavi işlemeler ile süslü idi. Yer yer parıltılar saçan bu kaftan Shimao Che'nin büyülenmesine sebep olmuştu. Gözlerini bir saniye bile kaftandan ayıramıyordu.

Elder kollarını havaya doğru kaldırdı. Öyle yavaş bir tempoda kaldırmıştı ki. Bu hareketini gören kişiler kaynak damarı açan şifacılardan zannederdi.

Gözleri ışıl ışıl doğruca Shimao che'ye bakan elder dudaklarının bir kez bile kığırdamasına izşn vermemişti. Bu halini gören insanlar, dudaklarını mühürlemiş Xiao klanından olduklarını bile düşünebilirdi.

Kollarında ki mavi şeritlerin üstüne işlenmiş ışıltılı taşlar kollarını havaya kaldırması ile birlikte daha fazla ışıldamış. Gözlerin sadece ona odaklanmasına sebebiyet vermişti.

Shimao Che bu büyülenmiş zamanlarında çoktan elderin parmakları ile alnına dokunduğunu fark edememişti. Yıldızlar kadar parlak ışıltılar tüm benliğinin içine doğru çekildiğini hissetmesine neden oluyordu.

Elder iki parmak ucunu Shimao Che'nin alnına dokunmuş ve Qi sinden ufak bir parça Shimao Che'nin vücüduna yönlendirmişti. Qi vücut içerisinde dolaşmasını o kadar kosa sürede tamamlamıştı ki. Daha Shimao Che anlayamadan geri sahibine geri dönmüştü.

Elder içinden ufak bir tebessüm etti. Dışarıya yansıtmamış olsa bile içerisinde ki tebessümün tadı bin küflü somondan bile daha acı idi. Çocuğun yaşamış olduğı her şey onu sadece geriye götürmüştü. Yapılan her şifa denemesi düğümün üstüne bir düğüm daha örmüş sonrasında ise işin işinden çıkılamamıştı.

Elder ellerini çocuğun göğsüne doğru indirdi. Dokunuşları son derece hızlı ve etkili idi. Ancak üç nefes sürelik zaman geçmişti ki Elder kontrolünü tamamlamış ve nerelere vurması gerektiğini anlamıştı.

Bir adım geri çekildi ve Shimao Che'ye baktı. Çocuğun dalgın bakışları sinirini bir parçada olsa zıplatmış ve onun hareketkerinde değişime sebebiyet vermişti. Bir adım geri çekilen Elder kolundan birisini yukarıya kaldırmış ve elinin gücünü ayarlamıştı.

"ŞAKKK"

Tokat Shimao Che'nin yanağına o kadar hızlı gelmişti ki. Shimao Che daha ne olduğunu anlayamadan yüzü sağa doğru dönmüştü.

Etkisi fazla olsa bile Shimao che tokattan ötürü bir acı hissetmemişti. Tokatın geldiği yer bir tüy kadar hafif ve bir bebeğin doğduğu anda ki kadar pürüzsüzdü.
 Kendine geldiğinde Shimao Che elderin bakışlarında bir nebzede olsa sinirin olduğunu fark etti. Ancak bunun sebebini soracak kadar nasıl arsız olabilirdi ki?

Kısa bir süre birbirlerine bakışmayı sürdürdüler, Elder sinirini kontrol altına aldı ve uzun bir adım ile Shimao Che'nin hemen bir karışlık mesafe önünde durdu. Tekrar elini kaldırdı ve şimşek gibi bir hız ile alt organların tam ortasına avucunun içi ile vurdu.

Darbenin etkisi ile birlikte bir toz bulutu avucun iki yanından dışarıya doğru yol aldı. Shimao Che ise kendisine dokunan bu elin o kadar şiddetli olmasına rağmen kendisine bir tek hasar bile vermemiş olmasına hayret etmişti.

"Bu... Bu." diye kendi kendine konuşmaya çalışan Shimao Che bir nebzede olsa elderden yanıt beklemekteydi.

Elder elini bir kez daha hızlıca kaldırmış ve avuç içi ile sol göğsün tam ortasına vurmuştu. Avucundan çıkan toz dumanından sonra ise "kaynak damarlarının hayati noktaları" diye söylenmiş ardından ise Shimao Che'nin hızlıca arkasına geçmiş ve bir başka avuç içi ile birlikte ensesine dokunmuştu. "4. Kapı girişi"  dedi ve tekrar Shimao Che'nin öüne geçti.

Shimao Che söylediklerinin bir kısmını anlıyordu. Söylediği ve dokunduğu kısımlar doğadan zor fakat en sağlıklı yol olarak bilinen başlıca Qi girişi noktalarından bir başkası değildi.

Elder hiç vakit kaybetmeden bacağını kırarak havaya kaldırdı ve Shimao Che'nin iki bacağına da fırtına gibi iki farklı darbe indirdi. Oluşan durum ile birlikte Shimao Che bacaklarının içe doğru kıvrıldığını hissetmiş. Ancak buna engel olamamıştı. " Kaynak Pınarı " diye mırıldanan elder. Darbenin etkisi ile sırtının kaburlaşmasını kontrol edemeyen Shimao Che'nin göğsünü hızlı ve dikkatli bir biçimde bacağı ile ittirmiş ve dik durmasını sağlamıştı.

Shimao Che kendisinin durduğu bu pozisyona anlam verememişti. Kafasını kumun içine gömen hiçbir şeyden habersiz deve kuşu gibi hissediyordu. Elder bir süre hakreketsiz kaldı. Bu süre zarfı içerisinde Shimao Che nasıl hareket etmeyi düşünebilirdi ki?

Kendisinin en az otuz yemek süresi boyunca aynı şekilde durduğunu hisseden Shimao Che artık daha fazla dayanabilecek değildi. Bacakları casus karıncalar tarafından istila edilmiş gibi hisseden Shimao Che tam ağzını açmış eldere söyleyeckti ki "Kalkma, kalktığın anda ölürsün böcek" söylenen her bıçak gibi kelimenin ardından Shimao Che kalkabilmek için yüz aslan kalbi yemediğini fark etmişti.

*Yaklaşık İki Döngü sonra*

Artık bacaklarını hissetmeyen Shimao Che karşısında ölümün elçisi gibi dikilen elderden tekrar tekrar ölebilecek kadar korkmuş ve hareket edemez hale gelmişti. Arada sırada elderden duymuş olduğu bir kaç mırıldanma dışında başka bir ses duymayan Shimao Che daha ne kadar bu şekilde durması gerektiğine bir türlü karar veremiyordu.

Bilinci vücuduna geri gelmiş olan aziz etrafına bir tur göz attı. Gördüğü manzaradan gayet hoşnut olan aziz bir miktar daha bu şekilde bakınmaya karar verdi.

Yaklaşık üç tütsü süresince aralıksız bakan elder en sonunda sessizliği bozması gerektiğini düşündü ve o en muazzam şelalerin bile tersten akmasına sebebiyet verecek sesi ile kısa iki öksürük yükseltti.

Öksürük kısa olmasına karşın sesi o kadar şiddetli idi ki. Shimao Che sesi kemiklerinde hissetmişti. Kaçamak bakışlar ile elderi izlemiş ve tekrar bakışlarını yere doğru indirmişti.

"Kalkabilirsin küçük." diye gelmiş olan emir ile birlikte Shimao Che kendisinin bile beklemeyeceği bir şekilde hızla kalkmış ve ağrıyan bacaklarının dizlerini ovuşturmaya başlamıştı.

Aziz kısa bir süre dinlenmesine izin vermiş ve ardından ise " İstediklerimi tamamlamaktan bile acizsin küçük " dedi.

Shimao Che bacaklarının ağzısı bir nebze azaldığında hızlıca secde etmiş ve "Bu küçüğünüz çok iyi biliyor elderim. Sizi hayal kırıklığına uğrattığı için bu küçük utanç duyuyor." diye özürlerini belirtmişti.

Bu halini, bir sincabın dağdan özür dilemesine benzeten aziz daha fazla üstelemesinin bir anlamı olmayacağını iki döngü öncesinden zaten biliyordu. "Ancak bu elder seni affediyor küçük, Elderin çok iyi kalpli birisi olduğu için istediğin arzuyu yerine getirecek"  dedi.

Shimao Che bu sözlerden sonra kendisinin bir peri masalında olduğunu hissetmiş ve gözlerini üç kez hızlıca kırpmıştı. Bu hali anlamaz balığının bire bir kopyasını oluşturmuş ve buda azizin oldukça hoşuna gitmişti.

"Bu küçük sizin iyiliğinize karşı minnettar, bu küçük yeni hayatı boyunca ne yaparsa yapsın bu iyiliğin altından kalkamayacağını çok iyi biliyor."  dedi ve bir kez daha secde etmişti.

"Ancak!"  diye sözlerinin arasına giren aziz, "Rasgele birisinin bedenine değil, benim seçtiğim bedenin yeni sahibi olacaksın!!" diye o gök gürültüsü sesi ile seslenmişti.

YN:  Veee... Beklenen olaylar gerçekleşti. Böylelikle on bölümlük prologumuzun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bir sonraki bölümde neler olacağını merak ettiğinizi biliyorum, inanın bende ediyorum. O zaman sizlerin okumasını isteyeceğim ;) görüşmek üzere :D 




0 yorum :

Yorum Gönder