Som Bölüm 4

7 Haziran 2016 Salı

Som Bölüm 4


Yazan: Khyroin
Yayımlayan: Aydehan

Yayımcı Notu: Yazara buradan selamlarımı iletiyorum. Öyle bir beyin eritti ki paragrafları ayırmaya çalışırken bir çok hata yapmış olabilirim. Bunun dışında iyi okumalar dilerim.


“Bu Kami hayatım. Simon ve Elia’nın oğlu.” Kadın bunları dedikten sonra adamın içinde şefkat duygusu oluştu. Çünkü Simon ve Saen beraber büyümüşlerdi. Küçükken Saen’i her şeyden Simon korumuştu. Ve şuan karşısında kardeşi diyebileceği bir adamın çocuğu vardı. “Gel yanıma çocuğum.” Dedi Saen. Kami adamın yanına yavaş adımlarla gitti. Kami yaklaştıkça Saen karşısında Simon’u görür gibi oluyordu. Çocuğunda babası gibi kırmızı saçları vardı fakat babasının saçlarından daha uzundu. Çocuk Saen’in yanına ulaştığında başını yere eğip ellerini arkasında birleştirdi.

 “Kaldır kafanı çocuğum.” Dedi ve şöyle devam etti “Ben babanın en yakın arkadaşıyım, daha doğrusu arkadaşıydım.” Dedi. Ortama bir hüzün çöktü. “Kami’yi sokakta buldum. Cüzdanımı düşürmüştüm ve bana getirdi cüzdanımı.” Diyerek açıkladı kadın kocasına. “Çok iyi yapmışsın canım. Aylardır aradığım çocuğu bir günde bulmuşsun. Sonunda Simon’un vasiyetini yerine getirebileceğim.” Dedi. Kami “Babamın vasiyetini öğrenebilir miyim?” diye bir soru sordu. Saen başını salladı ve bir hizmetli çağırdı. Çağırdığı hizmetli Kami’nin 3 katıydı. Siyahi biriydi bu hizmetli. Kahverengi gözleri ve 3 numaraya vurulmuş saçları vardı. ”Buyurun efendim.” Dedi ve adamın önünde eğildi. Adam gülümseyerek “Kalkabilirsin Mountain. Senden Simon Somnia’nın vasiyetini buraya getirmeni isteyecektim.” Dedi. Siyahi adam kafasını sallayarak odadan çıktı.


 10 dakika gibi bir süre içerisinde geri geldi bu sefer elinde siyah renkte bir kağıt vardı. “Teşekkürler Mountain çıkabilirsin.” Dedi. Adam kafasını sallayarak dışarı çıktı. Saen tam okumaya başlayacaktı ki “Efendim babamın vasiyetini ben okuyabilir miyim?” dedi. Saen kağıdı çocuğa verdi. Çocuk boğazını temizledi ve derin bir nefes aldıktan sonra kağıttakileri okumaya başladı. “Sevgili çocuğum Kami. Eğer bu yazıları okuyorsan ben çoktan yanından ayrıldım demektir. Zaten bu yazıları okursan Saen’in yanındasındır benden selam söyle.

Ha bir de sana bakmazsa gerekirse mezarımdan hortlayıp yakasına yapışacağımı. Neyse konumuza dönelim. Bu yazıları okuyorsan dediğim gibi ölmüşümdür ve sen Saen’in yanındasındır. Annen ve ben seni çok seviyoruz. Belki az vakit geçirmişizdir  belki de çok bilemiyorum. Ama keşke daha fazla yanında kalabilseydik.

Ben ve annen bunu çok isterdi. Hani hatırlıyor musun bana küçükken İmparatorun ordularının generali olacağım demiştin. Bende sana sen istediğin her şeyi yapabilirsin demiştim. Haklıydım. Taa o zamanlar görmüştüm senin içindeki gücü ve saflığı. Saen sen daha küçükken gelip seni görmüş ve bana “Tıpkı sana benziyor. Umarım huyları da sana benzemez.” Diye bir şaka yapmıştı. Neyse konumuza dönelim. Biz seni elimizden gelen en iyi şekilde büyüttük, kolladık ve koruduk. Belki sana çok baskı yaptık belki de sen eğitiminle ilgilenmiyordun bunu bilemem. Fakat Saen’in yanındaysan seni en iyi okullara göndereceğinden şüphem yoktur. Sana en iyi eğitmenleri tutacaktır. Savaşçıysan savaşçı, büyücüysen büyücüleri önüne serecektir bundan eminim.

Fakat senden tek istediğim hayallerini gerçekleştirmen. Annen ve ben seni çok seviyoruz. Kendine iyi bak oğlum.”  Dedi göz yaşlarıyla birlikte. Odadaki hüzün artık elle tutulabilir bir boyuta ulaşmıştı.

Çocuk ve kadın hıçkırarak ağlıyorlardı. Saen de ilk okuduğunda hıçkırarak ağlamıştı. Lanet olası Simon’un ağzı çok iyi laf yapıyordu çünkü. Adam öldükten sonra bile Saen’i rahat bırakmıyordu. Kadın dayanamayıp çocuğa sarıldı ve başını okşamaya başladı.

Çocuk kafasını kadının omuzlarına gömüp sarsılarak ağlamaya devam etti. Odada çocuğun ve kadının ağlama sesleri dışında hiçbir ses duyulmuyordu. En sonunda ağlamayı bitirdiklerinde Saen “Artık yeni evin burası Kami. Birazdan bizzat seni odana ben götüreceğim.” Dedi ve ayağa kalktı. Kadınla çocuk ayrıldı ve kadın arkada bir kapıdan içeriye girdi. Sanırım makyajını tazeleyecek diye düşündü çocuk. Saen elini çocuğun sırtına koydu ve birlikte çıktılar.

 Yolda Saen’i gören herkes eğilip başı ile selam veriyordu. Koridorun sonunda iki kapılı bir odanın önünde durdular. Saen kapıyı açtı ve odaya girdi. Arkasından Kami odaya girdi fakat girdiği gibi ağzı açık kaldı. Çünkü bu ailesi ile yaşarken ki odanın aynısıydı. “Simon böyle bir oda isteyeceğini düşünmüştü.” “Teşekkürler efendim.” Dedi çocuk tüm memnuniyeti ve şaşkınlığı ile. “Senin için sarayın savaş eğitmeni Roza yı görevlendirdim.

 İstersen uyu ve biraz dinlendikten sonra eğitimine başlarsın.” Dedi. Kami kafasını sallayıp “Şimdi başlamak istiyorum efendim.” Dedi. Saen kafasını sallayıp odadan çıktı. Odadan çıkarken gördüğü bir görevliye Roza’ya haber vermesini ve onunla bahçedeki talim alanında buluşmasını istedi. Görevli başı ile onaylayıp koşarak uzaklaştı. “Hadi Kami bahçeye çıkalım.” Dedi. Kami kafasını sallayıp ilerlemeye başladı Saen ile birlikte. Bahçeye inip talim alanına girdiklerinde sahanın ortasında kızıl uzun saçlı ve kırmızı gözlü bir kadın vardı.


Kadının çilleri sanki özenle yerleştirilmiş gibi burnunun etrafında tek tek duruyordu. Kralın –bu bölümden sonra kral diye yazacağım- geldiğini görünce hemen dizinin üzerine çöktü ve “Kralım.” Diyerek karşıladı. Kral kalkabilirsin dedi ve konuşmaya başladı. “Roza bu çocuk benim en yakın dostum olan Simon Somnia’nın oğlu.” Dedi. Simon’un ismini duyan Roza ilk başta bir şaşırdı ve “Yani Kızıl Yumruk Simon’mu? Efsanevi savaşçı Simon’mu?” diye sorular sormaya başladı. Kral tüm sorularını cevapladığında çocuk kendini tanıttı. “Ben Kami Somnia.” Dedi ve kadının önünde saygı ile eğildi. Kadın bu ismi daha önce duymuştu. Orduya seçilenler arasındaydı. Hatta çok özel bir yeteneği vardı. Rüyalarında gördüğü şeyleri yaratabilen bir yetenek. “Efendim Kami Somnia ismi orduya seçilenler arasında. Onu benim eğitmemi mi istersiniz yoksa ordu eğitmenlerine mi emanet edelim?” “Katiyen ordu eğitmenlerine vermem onu. Onu sen eğiteceksin ve bildiğin her şeyi öğretmeni istiyorum.” Dedi. “Emredersiniz efendim.” Diye onayladı kadın.


 Kral çocuğun başını okşadı ve saraya yürümeye başladı. “Pekala evlat daha önce hiç kılıç kullandın mı?” “Evet efendim.” “Tamam o zaman. Sağ tarafında duran stanttan eline uygun bir kılıç ve kalkan al. Sana temelleri öğreteceğim.” Dedi. Kami koşarak silahların bulunduğu yere gitti. Kılıçları görünce aklına rüyalarında gördüğü kılıç geldi. Elini tam kılıçlardan birine uzatacakken gördüğü kılıç elinde belirdi. Şaşkınlıkla kılıcı elinden düşürdü. Sesi duyan Roza koşar adımlarla çocuğun yanına gitti. “İyi misin evlat?” diye bir soru sordu. Çocuk kafasını salladı ve yerdeki kılıcı aldı. Fakat kılıç buraya ait değildi. Roza 15 yıldır bu sarayda eğitim görüyor ve eğitim veriyordu ama böyle bir kılıç hiç görmemişti. Sonra aklına okuduğu savaş kitabındaki bir sayfa gelmişti. Kılıç –medyada olacaktır büyük ihtimalle fakat ben yorum kısmına koyarım-  90 santimetre boyunda ve gece kadar siyahtı.


Kıvrımlı ve kabartmalı bir yüzeyi vardı. Kabzasının altında bir yuvarlak vardı büyük ihtimalle kılıcı asmak içindi. Kılıcın tutma yerinin hem üzerinde hem de altında birer demir parçası vardı. Ve kılıç elinden düşmesin diye de bir yarım daire şeklide metal vardı. Bu savaş tanrısı Mano’nun kılıcıydı. Efsaneye göre bu kılıçla savaş kaybettiği olmamıştı Mano’nun. “Kami bu kılıcı nereden buldun?” diye sordu Roza. Çocuk ise “Rüyamda görmüştüm. Hem de iki kez.” Dedi ve taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Bu çocuğun rüyasında gördüğü şeyleri yaratma yeteneği vardı ve bu yüzden Mano’nun kılıcını yaratmıştı.
“Peki kılıç elinde ağırlık yapıyor mu?”
“Hayır elime tam oturuyor ve ağırlığı dengeli.”
Dedi. “Kılıcını bulduğuna göre o zaman antrenmana başlayalım.” Dedi ve talim alanının ortasına geldiler. Kendi kılıcını çekti Roza.

 Kılıcı saçları ve gözleri gibi kırmızıydı. Kabzası ve kını dahil her şeyi kırmızıydı. “İlk olarak duruştan başlayacağız. Bacaklarını omuz genişliğinde aç ve dizlerini biraz kır. Kılıcı iki elinle tutacaksan ellerin arasında 2 santimlik bir boşluk olsun. Tek elin ile tutacaksan da kılıcı ortadan tut ki denge merkezini rahat kurasın. Şimdi kılıcı salla. Baban sana nasıl sallayacağını öğretmiştir.”

 Dedi. Kami babası tarafından küçükten beridir kılıç eğitimi görüyordu. Fakat bu eğitim kendini koruması içindi saldırı için değil. Kami kılıcı yarım daire şeklinde savurdu. “Savururken bedenin yerinde olmalı yoksa dengeni çabuk kaybedersin. Şimdi beni iyi izle.” Dedi ve bir mankenin önünde durdu. Kılıcını çıkartıp duruşunu aldı ve kılıcı savurdu. Mankenin az önce gövdesinin olduğu kısım yerdeydi. Kami hayranlık içinde kadına bakıyordu. “Gördün mü? Denge merkezini iyi kurup kılıcını düzgün savurursan kesemeyeceğin şey yok.”

Dedi. Kami 3 saat boyunca duruş çalıştı. Önceden de birkaç bir şey bildiği için ustalaşması çok uzun sürmedi. Roza “Duruşun bittiyse biraz talim yapalım.” Dedi. Kami kafasını sallamadan Roza saldırıya geçmişti. Kılıcını saplamak için bir hamlede bulundu. Kami bu hamleden sağa kayarak kurtuldu fakat Roza kılıcı sağa doğru savurdu. Kami olayları içgüdülerine bıraktı. Kendine doğru gelen kılıcın altından geçip Roza’ya doğru kılıcı yarım ay şeklinde savurdu.


 Roza bu hamleden çok rahat bir şekilde sıyrılıp karşılık verdi. Kami’nin gözleri Roza’nın her hamlesini önceden görüyordu çünkü babası imparatorluğun en büyük savaşçılarından biriydi. Kami bir anlık cesaret ile Roza’nın üzerine doğru koşmaya başladı. Roza içinden aptal çocuk diye geçirdi. Fakat Kami birden hızlanmaya başladı hem de insan gözünün göremeyeceği bir hıza ulaşana dek durmadı. Roza gözlerini kapatıp içgüdülerine teslim etti kendini. Sağdan gelen bir kılıç darbesini zorlanmadan savuşturdu fakat yüzüne gelen yumruğu atlatamadı.

 İyi ki çocuğun fiziksel gücü aşırı derecede değildi ve sadece hafif bir sızlama ile atlattı. Fakat yere düşmekten kurtulamadı. Kami bir anda Roza’yı kaldırıp uzağa fırlattı. Az önceki yumruğun gücü bu kadar azken Roza’yı hiç zorlanmadan fırlatmıştı.


 Roza çocuğun ciddileştiğini fark etti. Fakat bilmediği bir şey vardı şuan o Kami değil Mano’ydu. Mano yine çocuğun vücudunu ele geçirmişti. Kami yine rüya görüyor gibi hissetti. Mano hızlı bir darbe ile işi bitirmek istiyordu fakat ele geçirdiği vücut tehlikeli hamlelere el vermiyordu. Bu yüzden basit hamleler ile halledecekti işini.
Roza bir şekilde ayağa kalktı ve pozisyonunu aldı. “Bu o olamaz. Bu az önce gördüğüm kılıç kullanmayı bilmeyen çocuk olamaz.” Dedi ve ruh görü yeteneğini kullandı. Normal insanların ruhu mavi olurken Kami’nin ruhu kırmızıydı.

 Demek oluyor ki çocuğu bir ruh ele geçirmişti. Kami öncekinden daha yüksek seviyede bir hızla Roza’ya doğru koşmaya başladı. Fakat ruh görü yeteneği sayesinde her saldırı bloklanıyordu. Mano “Lanet ruh görü yeteneği.” Dedi ve kılıcını yere atarak daha da hızlandı. Roza daha ne olduğunu anlamadan kendi kılıcı kırılmıştı. O an Kami’nin gözlerine bakan insan kesinlikle bayılırdı. Çünkü gözlerinde saf öfke vardı. Mano kılıcı yere sapladı ve yumruklarını sıktı. Roza buna sevinmişti çünkü yumruk yumruğa dövüşte onu alt edebilen olmamıştı.

0 yorum :

Yorum Gönder