Angoria Bölüm 9: Düşe Kalka (3)

1 Haziran 2016 Çarşamba

Angoria Bölüm 9: Düşe Kalka (3)



Bölümü yazan "Aydehan" (ben :D)  ve düzenleyen "Dunklesplatz"  a bolca teşekkür eder sizlere iyi okumalar dilerim 









Angoria Bölüm 9: Düşe Kalka (3)

Shimao Che, bir bebeğin ölümden haberi olduğu kadar ancak haberdardı kendisine doğru gelmekte olan topuk darbesinden. Ensesinin boş kalan terli kısmına değen kuvvetli rüzgar ile irkilmiş ve yüzünü dönebilecek anca zaman bulmuştu ki. Burnunun tam ortasına inmiş olan topuk ile birlikte yere yüz üstü düşmüştü.

Shimao Che'nin suratına gelen tekme o kadar kuvvetliydi ki. Tek bir darbesi ile canavarların yeryüzü kralı “İmparator Dört Kulaklı Gergedan Filini” bile tek vuruşta indirebilirdi. Ancak Shimao Che biraz şan ve biraz ölmüş olmanın verdiği dayanıklılık ile minimum hasar almış. Sadece burnunun kemik kısmının çatlamasına sebebiyet vermişti.

Shimao Che eli ve yeni oluşmuş burnundaki yara ile birlikte öleceğini hissetmişti. Bu derece kuvvetli bir tekmeden sonra canı aşırır derece acımış ve gözlerinden yaşlar boşalırcasına dışarıya çıkmaya başlamıştı. Elbette ağlaması iki elderin de gözünden kaçmamıştı. Minyatür elder neden ağladığı ile ilgili hiç bir fikir yürütemiyordu ne için ağlayabilirdi ki?

Bunun dışında asıl elder ise sadece tebessüm ile yetinmişti. İçinden çocuğa acıyordu. Doğuştan bir çöp parçası idi. Öyle işe yaramaz bir yapısı vardı ki; yeniden doğduğunda altı delik çaydanlığın bile ondan daha kıymetli olduğunu düşünüyordu. Yine de sormak istedi elder “Ne için ağlıyorsun çocuk!  “ sesi tüm bu muazzam odanın her santiminde yankılanmış. Minyatür elderin ve Shimao Che'nin aynı anda irkilmesine sebep olmuştu.

Shimao Che elderin bu sözü karşısında korkudan göz yaşlarının bile donduğunu hissetmişti. Öyle çok korku vermişti içine, her ne şekilde olursa olsun hızlıca kendisini toparladı ve secde etmeye koyuldu. “En yüce elderim size saygım sonsuz, ancak bu küçüğünüz size saygısızlık etti. Sizi incitecek harekette bulundu. Size söz verdiğim gibi karşımda ki rakibim ile dövüşmek için hazırlandım ancak...”

Derin bir nefes alan Shimao Che söylediklerini ve söyleyecekleri tarttı. “Kim bilebilirdi ki, karşımda ki kişinin elderimin bir kopyası olacağını, bu küçüğün elderim senden özürler diliyor. Ben... Sizin gibi güçlülerin içerisinde bile en güçlü olan elderimin karşısında kopyası bile olsa, dövüşmeye layık birisi değilim.” Dedi ve kafasını yaralı eli ile sağlam elinin üstüne koydu.
Aziz çocuğun bu kelimeleri sarf edeceğini zaten öngörmüştü. Ona göre bu sözler bahaneden ibaret olsa da işine yarayabileceği bir şeylerin olduğuna inanıyordu. Sonuçta çöpün içinden bile bir hazine ortaya çıkabilirdi.

Esasen çocuk ile gururda duyuyordu. Kendi kopyası ile bir döngü kadar kısa süre de olsa dövüşebilmişti. Hiç olmazsa içinde ki cevherin bu kısacık bir döngü içerisinde ortaya çıkmasından ötürü azizin başka bir plan yapması gerekmişti.

“ Çocuk şuan dövüştüğün kopyamın asıl gücümün kaçta kaçına eşit olduğunu biliyor musun?  “

Shimao Che kafasını havaya kaldırdı ve hızlıca iki yana salladı. Burnundan dışarıya doğru çıkan beyaz renkli kana benzeyen madde her sallayışında etrafa dağılmıştı. “Hayır elderim bu küçük bilemiyor. Bildiği bir şey var ki oda elderimin gücünün muazzam büyüklükte olduğu.” Dedi.

Aziz bunu duyacağını önceden düşünmüş ve başını sallamıştı. “Gördüğün kopyamın gücümün sadece bir milyonda, bir kadar gücümü kullanmasına izin verdim. Eğer bunu bir milyonda iki olarak yapmış olsaydım kesinlikle hamura dönüşmüştün. “ dedi. Bu kelimelerin dudaklarından dökülmesi ile birlikte çocuğun vereceği tepkiyi görebilmek için bakışlarını ona doğru kilitlemişti.

Shimao Che duydukları karşısında korkmuş, ardından ise hayret etmişti. Gücün sadece milyonda birini kullanmıştı ama bu bile o kadar fazlaydı ki; gözünde aziz güneşe dönüşmüş kendisinin ise o güneşin altında bir kumsalda yaşan bakteriden ibaret idi. Shimao Che zihninde günün birinde yeni bedenim ile belki geçerim elderim diye düşünmeden edememişti.

“Elderimin gücü ve kudreti sonsuz, öyle güçlü bir iradeye sahip ki güneşi yerinden oynatabilir. Bu küçüğünüz sizin kopyanız olan elderime bile layık değilim. İşte bu yüzden küçük af diliyor. “ dedi ve tekrar secde etti.

Elder daha fazla üstelemenin bir anlamı olmadığını çoktan anlamıştı. Bu çocuk daha en güçsüz haline yenecek kadar bile güçlü değildi. Onu bu hali için nasıl suçlayabilirdi ki? Kafasında dolaşan tilkilerin sayısı milyonları aşmıştı. Bu durumda yapabileceğinin pek bir sınırı yoktu. Bir miktar düşünmesi gerektiğini hissediyordu.

Elderin kısacıkta olsa zaman kazanabilmesi gerekmekteydi. Bu yüzden bakışlarını minyatür kendisine çevirdi ve zihnen " çocuk ile bir döngücük daha oyna bir önce ki dövüşünüzde ki gibi sert davranma, hareketlerine bir miktar öğreticilik kat" dedi ve zihnini uzaklara gönderdi.

Minyatür elder bu süre zarfı içerisinde onaylayacak bir tek kelime bile söyleyememişti. Ayrıca nasıl söyleyebilirdi ki yaratıcısına bir kaç sözcük? Sessizce verilen emri uygulamak düştüğünü biliyordu.

Shimao Che aziz ve minyatür elderin auralarının değiştiğini hissetti. Öyle büyük çaplı bir değişim olmasa bile kafasını yukarıya doğru kaldırdığında, aziz elderin boşluğa doğru bakan devasa göz bebeklerinin bir an bile hareket etmediğini fark etti.

Bu sırada ise kafasını yana doğru çevirmiş ve minyatür elderin  ona doğru baktığını fark etmişti. Elderin dudakları bir mühür ile mühürlenmişcesine bir an bile açılmıyordu. Gözleri şahinlerden bile daha kesmin bir şekilde önünde duran çocuğa bakıyordu. Burnundan aldığı nefes son derece yavaş ve dengeliydi. Kafasında bu çocuğa öğretici olması için nasıl bir kavga şeması izlemesi gerektiğini düşünüyordu.

Bir miktarda şaşkın idi minyatür elder. Bu zamana kadar nasıl olmuştu da dayanabilmişti? İçerisinde ne tür bir arzu yatıyordu da bu miktarda iradeye sahip olabiliyordu? Nedeni ni halen merak ediyordu ancak, bir türlü kafasında bu konu ile ilgili bir çözüm bulamıyordu.

Daha fazla düşünmenin önemsiz olacağını düşünen elder, beynin değil yumrukların konuşması gerektiğini düşünmüş ve ayaklarını yavaş ama emin adımlar ile hareket ettirdi. Adımlarının yavaş olması bilerek yaptığı bir hareketti. Bu sayede çocuğa secdeden kalkabileceği küçük bir zaman tanımıştı.

Shimao Che, elderin kendisine doğru ağır adımlar ile geldiğini fark ettiği anda hızlıca ayağa kalkmış ve üç adım kadar geriye çekilmişti. Kullanabildiği tek elini sıkıca yumruk yapmış karşısına gelen elderin saldırısını engelleyemeyecek bile olsa kendisini ölümcül saldırılardan koruyacak kadar savunma duruşuna geçmişti.

Elder adımlarının hızını arttırmayı düşünmedi bile ağır adımlar ile Shimao Che'nin yakına doğru geldi ve tam olarak önünde durdu. Elleri açıktı, karşısında ki çocuğa kendisinin son derece sakin olduğunu göstermeye çalışıyor gibi idi. Yeterince gösterdiğini farz ederek kollarını havaya kaldırdı.


Yn: Pekala biliyorum, bu bölümler oldukça sıkıcı inanın bende sıkılıyorum yazarken ama elim mecbur yazmam gerekiyor. Bu bölümü burada sonlandıralım. Yaklaşık bin kelime oldu, kafamdaki kurguyu tam yazamadım belki evet ama parmaklarım yazdığımı düşünecek kadar tembel bu konuda sizden özür dilerim :) ayrıca bundan sonra bende sizinle beraber pmg'nin yeni bölümlerini bekleyeceğim. Bakalım neler olacak :) 

0 yorum :

Yorum Gönder