E.S Bölüm 5

15 Haziran 2016 Çarşamba

E.S Bölüm 5


Yazan: Roanfin
Yayımlayan: Aydehan



Maceraperest ikili Trolleri artık uzaktan seçebiliyorlardı.
  • Trollerden birisi, burnuma taze et kokuları geliyor. Sen de duyuyor musun?  Uzun zaman oldu taze et yemeyeli, ağzının suları ve salyaları akarak, sanırım yakınlarda misafirlerimiz var dedi ötekisi. İki elinde büyük birer balta taşıyordu. Diğerlerinden daha güçlü bir yapısı olduğu belliydi.
Drow’lar da boş durmamış, izlerini takip ederek, gizlice etraflarını çevirmişlerdi.  Drow Lideri askerlerine emir verdi. Askerler, düşmanlar kuyudan çıkana kadar kimseye yerlerini belli etmeyecek.  Ateş Kuyu’larında ki parçayı almamız neredeyse imkansız. O yüzden önce düşmanlarımızı izleyip beklemeliyiz diyerek emirlerini tamamladı.  
Eldar, Roanfin’in korku dolu gözlerle Trol’lere bakışını izledi.  Ne oldu dostum korkmuş gibisin? Roanfin yutkunarak, sakın bana oraya gideceğini söyleme dedi. Eldar gülerek, yeşil gözlü dostum, asıl zor olan ateş kuyularına girmek, bin yıldır oradaki kuyunun ateşi hiç sönmedi ve oranın girişindeki görmekte olduğun üç Troll oranın korumalarıdır. Eğer dönemezsem şimdiden söyleyeyim, senin gibi birini tanımak güzeldi.
  • Roanfin mızıkasını çıkarttı ve kendi köyüne ve klanına has bir ezgiyle bir ayrılık şarkısı melodisini mızıkasıyla çalmaya başladı.

  1. N.  ( Roanfin derinden gelen ıslık anlamına da geliyor,  melodisini çok derinden de çalabiliyor kahramanımız. )
Bu ezgi aynı zamanda bir tür yardım çağrısıydı. Çalılardaki kıpırdanmalar ve yol boyunca geçtikleri tuzaklardan sonra, daha büyük bir tuzak olabileceğinden şüphelenmişti Roanfin.  Ufak bir yardımın kimseye zararı olmayacağını düşünüyordu.
Eldar, Trol’lere doğru yürüyerek yakınlaştı, üç büyük koruyucuya sesleniyorum, ateş kuyusuna girmek için geldim, eğer zorluk çıkartacaksanız sizin için hiç de iyi olmaz dedi. Ellerinde ateşten iki adet büyük top küre belirdi, gittikçe daha yoğun ve kırmızı kızarmış bir hal alıyordu oluşturduğu alevden ateş topları. Troller sırıtarak, hiç de şaşırmamış gibi ona bakmayı sürdürdüler. Çift balta taşıyan Troll, çok cesursun savaşçı, eğer o kuyuyu gördükten sonra girmeyecek olur, kararını değiştirirsen, kafanı büyük bir zevkle keser, baltama süs olarak asardım. Sadece seçilmiş olan kişi, kuyunun içerisindeki ateşlerin alevinin şiddetine dayanabilir, oraya gir ve ölümü tat, diyerek Eldar’ı ellerinden yakalayarak kuyunun içerisine doğru aynı bir okun yaydan gerilip atılması gibi, fırlattı. Roanfin’in ağzından iki kelime döküldü, “elveda dostum.” Kılıçlarını çıkarttı ve Elfler’e has selamını verdi.  O esnada gözlerinden iki damla gözyaşı süzülüyordu, kurumuş topraklara doğru.
Eldar, kuyudan aşağıya doğru düşerken düşme hızını yavaşlatmak için, ellerini v e ayaklarını kuyunun yan duvarlarına doğru uzattı, bir nebze de olsa artık daha yavaş iniyordu, aşağılardan gelen devasa bir alev dalgası, onu yuttu ve alevler yukarıya doğru yükselmeye devam etti.  Eldar’ın o esnada  üzerindeki tüm elbiseleri ve taşış olduğu tüm silahları alevlerle yandı, çıplak bir şekilde, aşağıya doğru inmeye devam etti. Onun yerinde bir başkası olsa, kömür gibi kavrulur, oracık ta ölürdü şüphesiz.
Kuyunun tabanına ulaştığında ateşlerin büyük bir ejderha heykeli ve yanındaki diğer bir ejderha heykelinden geldiğini fark etti. Heykellerin ortalarında büyük bir kapı vardı ve kırmızı bir tür zümrütten yapılmıştı. Fakat, tüm bunların aksine kapının bir kulpu veya  girişe ait hiçbir iz işaret yoktu. Sadece kapıda bir tür rün şeklinde yazı kazılıydı.

“Bedeninden vaz geçenler için ya sonsuz bir mutluluk, ya da ebedi zindan var. Seçim senin , eğer bu yazıyı okuyabiliyorsa, seçilmiş kişi kadehi kaldırıyordur.”

Yazıyı ve anlamını düşünürken, tam karşısındaki  sunakta içerisinde kırmızı bir sıvı ile dolu, içinde ateş yanan bir altın kadeh dikkatini çekti. Etrafı kapının aksine siyah renkli yakutlarla kaplanmış, bezenmiş bir haldeydi. Hiç düşünmeden kadehi kaldırdı ve bir dikişte tamamını içti. Vücudu titreyerek, sunağın üzerine serildi ve ruhu bedeninden ayrılmaya başladı. Artık kendi bedenini rahatça görebiliyordu. Garip bir huzur duydu, zümrüt kapıya doğru yöneldi ve ruh formu halinde kapıdan kolayca kapının diğer tarafına geçiş yaptı. Karşı taraf geçilenin aksine her yer buzlar ve buzullarla kaplı, soğuk ve karanlık bir haldeydi. Mağaraya doğru yöneldi, etrafını buzların kapladığı bir ejderha yumurtası onu çağırıyordu sanki. Yumurtanın kabuğunda da bir rün yazılı idi.

“Bedeninden ayrılan için huzurun kapısı burada, ya huzuru bulacaksın, ya da burası senden öncekiler gibi, ebedi hapishanen olacak.  Bedenin ise ejderha heykeline dönüşecek, her bin yıl bu döngü kaderinde yazılı.”

Yumurtaya doğru yöneldi, yumurtanın içerisine ruh formuyla giriş yaptı. Bedeni yumurta tarafından tamamen emilmeye ve sömürülmeye başlandı, oradaki diğer doğmamış olan ejderha ruh formuyla bir tür bütünleşme eksik parçanın tamamlanması gibi enteresan bir dönüşüm olmaya başladı, yumurta ilginç bir şekilde ısınmaya ve ateş gibi yanmaya başladı, içindeki yaratık kıpırdanıyordu. Ruhu bir ejderha şeklini aldı ve yumurtayı çatlatmaya başladı, daha sonra yumurtadaki büyük çatlakları kırarak dışarıya çıktı. ( Ruhu yeniden doğmuştu ) Tekrar zümrüt kapıya doğru yöneldi, kapı buzullarla kaplıydı, nefesini kullanarak buzları eritti ve kapının diğer tarafına geldiği yolu takıp ederek geri geçti.  Ejderha heykelleri de bu esnada canlanarak, devasa ateş ejderhaları şekline girdiler.
  • Seçilmiş kişi imtihanı geçtim. Bin yıldır senin  gelmeni  bekliyorduk, daha uzun bir hayat ve mücadeleler seni bekliyor, geri dönmeni bekleyeceğiz, dediler.
Ejderha ruh bir insan şekline doğru dönüşmeye ve yerdeki cansız görünen Eldar’ın bedenine doğru yürümeye başladı. Eldar’ın yanına ulaştı ve onun bedeniyle bütünleşmeye başladı. Bütünleşme tamamlanıp insan ve ruh tamamen birleşip bütünleşince, Eldar derin bir nefes alarak uyandı.  
Tam karşısında ejderhaların derisi ve derilerinin pullarından yapılmış özel bir örme savaş elbisesi, özel yapım bir kılıç ve ejderha pulundan bir kalkan gördü. Hepsi de duvara asılıydı. Kollarında ise birer adet ejderha şeklinde büyük figürler dövme şeklinde kazınmışlar, canlı ve rün olarak işlenmiş gibi okunabilir bir formdaydılar. Bu rünlerde ateş ejderhasının kuyruğu ve tırnağı temsil edilmişti.  Parşömendeki ejderha tırnağı ve kuyruğu için gerekli olan malzemeleri düşündü, o bir semboldü ve imtihanı geçerek kendi bedenine işlenerek dönüşmüştü.  Gerekli malzeme artık bedeninde mevcuttu, olan bitenin yargılamasını tamamladıktan sonra huzurlu bir şekilde gülümsedi.
“ İhtiyacın olduğunda, seni aşan zorluklarda ateş ejderhasına dönüşeceksin, artık bu güç damarlarında dolaşıyor, kudretli efendimiz, dönüşünüzü bekleyeceğiz. “
Beyninde, bu tür telepatik sesler yankılanıyordu. Elbiseyi giydi, kalkanı ise sırt kısmına güzelce yerleştirdi. Elbisesinde kılıcı için özel bir kın yeri bile mevcuttu.  Kılıcını eline aldı ve incelemeye başladı, bedeninin içinden bir şeyler sanki kılıcına doğru akıyordu, her geçen dakika kılıcını daha çok bedenine ait, bir parçasıymış gibi hissetmeye başlamıştı. Kılıç alevlerle kaplanarak yanmaya başladı ;
“Ateşin Kılıcı, sadece sende yanıp bütünleşebilir, git ve ikizi olan kara kılıcı bul, iyiyi ve kötüyü bir araya getir.” Kuyudan yukarıya doğru çıkmaya yöneldiğinde beyninden ve tüm hücrelerinden bu fısıltılar geliyordu. ( telepatik bağlantı formu )
Sırtında iki çift ateşten yanan devasa kanatlar belirdi,




Yayımcı Notu: Bir süre yine buralarda olamayacağım sebebi ise basit :) BÜTLER... Bu süre arfı içerisine elimen geliğince bölüm yamaya çalışıyorum ancak çok fazla olmuyor maalesef... Bütler bittikten sonra devam edecektir. 

Ayrıca ÇOK AĞIR DERECEDE ÇEVİRMEN İHTİYACIMIZ BULUNMAKTADIR. BAŞVURMAK İSTEYENLER İLE CHAT İÇERİSİNDEN KONUŞABİLİRİZ!!!!!!!

0 yorum :

Yorum Gönder