E.S Bölüm 4 yetişti buyursunlar!!!

5 Haziran 2016 Pazar

E.S Bölüm 4 yetişti buyursunlar!!!


Bölümü yazan ve düzenleyen "Roanfin" e teşekkür eder sizlere iyi okumalar dilerim.

Not:Ramazan-ı Şerfileriniz mübarek olsun!! 
                                                                                                                                                            


Önde Elf, arkada bir illüzyonist Yarı Elf yolda yürüyerek gidiyorlardı. Gündüzleri Elf sık çalıları biçiyor, geceleri ise meşaleyi Eldar yakıyor, tehlikelere karşı gizlenerek ilerliyorlardı, lanetli bataklığa ulaşana kadar. Eldar, suya girmeye çalışan Roanfinin kolunu ani bir hareketle yakaladı, bir saniye dostum. Önemli bir şey var senin de görmeni isterim, dedi. Büyük bir tavşanı öldürmeden avladı ve kulaklarından yakalayıp, suya daldırıp çıkarttı, sudan tavşanı çıkarttığında etrafının sülüklerle kaplanmış bir hale dönüştüğünü gördüler. Eldar, dostum, bu sülükler zehirlidir, canlıyken kanını son damlasına kadar emerek içerler ve vucutlarındaki zehiri kurbanlarının vucutlarına aktarırlar, işte ozaman damarların kurur, kansızlıktan ölmek bir yana, önce kalbin patlar ve aynı anda beyin damarların da çatlayarak ölürsün. Tavşanın leşini yavaşça suyun içine bıraktı, bataklık önce köpürdü, sonra yavaş yavaş tavşanın suya gömülüşünü izlediler.

Elf, ben bir sal yapabilirim, sal sayesinde geçmeyi denemeliyiz, dedi. Onların enzimleri ağaçları bile çürütebilecek kadar güçlüdür, diye yanıtladı Eldar. Eski bir patika gözüme ilişti, fakat, bu bir tuzak da olabilir. Buna rağmen denemeliyiz, dedi. Patikanın tam ortasına geldiklerinde gevşek zeminde kıpırdanmalar oldu ve karşılarına devasa boyutlarda bir sülük çıktı. Kurban yolu diye sırıttı, yeşil gözlü Elf. Sinirle karışık söylemişti bu sözleri,  oklarını Sadak'ına ( bir nevi arbalet - ok atan bir tür germeli yay türü )  yerleştirirken.

Eldar, Roanfinin soğukkanlı olmasına ve bu durum karşısında hiç bir korku belirtisi göstermemesine şaşırmıştı. Elindeki kırbacıyla bir aslanı terbiye dermişçesine sülüğe garip hareketlerle kırbacını savuruyordu. Yanında taşıdığı iki adet hançerini ani bir hareketle, sülüğün duyargalarına doğru fırlattı, ardından Eld'de oklarını aynı yöne doğru savuruyordu. Yaratıkdan tiz bir çığlık koparcasına çıktı, suya daldı, ortadan kayboldu ve tekrar ani bir hareketle ortaya çıktı, etrafı ufak sülüklerle kaplanmış kocaman bir dağ gibiydi. Vantuzlarıyla delicesine kurbanlarına saldırıyor, üstündeki sülükleri yağmur gibi yağdırıyordu. Eldar, kırbacıyla gelen ufak sülükleri savuşturuyor, Roanfin ise kılıç ustası gibi kendisini gelen tehlikelere karşı savunuyordu. Çift elde kılıçta, Roanfinden bu dünyada daha usta birisi yoktur diye düşündü bir an, Eldar. Bu iş çok uzadı diye bağırdı Kharhun'un oğlu. Beni idare et, diye bağırdı ve ateş büyüsünü örmeye ( büyülü sözlerle özel bir ateş formu ) başladı, ellerinde oluşan devasa ateşten topu devasa sülüğe doğru fırlattı, ateşin yaratığın içinden geçip, arka tarafından çıkışını izlediler, sülük cansız bedeniyle savurulurken, yaratığın bedeninin ortasında her iki tarafıda rahatça görmelerine yetecek kadar bir delik oluşmuştu. Suyun üzeri ise şişmiş sülüklerle doluydu, anaç yaratık ölünce ilginç bir şekilde kontrol ettiği diğer tüm irili ufaklı sülükler de ölmüşlerdi. Yaratığın bedeni tıpkı karşıdan karşıya geçmeye yarayan bir köprü gibi savruduğu için, üzerine basarak karşı tarafa doğru geçtiler. Eldar sırıtarak, bir dahaki sefere ağaçlardan sal yapmayı denesek iyi olacak dedi. Roanfin kahkahayla cevap verdi, "ah evet."

Roanfin, bir anda korku dolu gözlerle Eldar'ın sırtına baktı, beş adet sülük sırtına yapışmıştı. Eldar dedi, sırtında o canavarlardan beş adet var, paniklercesine. Eldar, eliyle alıp bakmasını rica etti, kadim dostundan. Sülükleri alıp bakmak için elini uzattığında gördüğü hal karşısında Roanfin gördüklerine inanamıyordu, sülüklerin bedenleri kor halindelerdi, ateşten kor. Ama, dedi, nasol oldu bu? Bu, bir armağan, belki de bir lanet dostum, dedi. Eldar'ın sırtına yapışıp kanını emmeye ve onu zehirlemeye kalkan sülükler, zehirlerini saçamadan daha ilk damla kan bedenlerine temas ettiklerinde yanarak ölmüşlerdi.

Roanfin, Eldar'a dönerek, dostum, senin ateş büyüsü yapabilmen doğrusu çok ilginç, sende var olan farkli bir şeyler seziyorum dedi.

Y.N. Daha yeni akıllanıyor, bizim Elf'in zeton paraşütlü olmalı :)

Eldar, evet bu bir sır sana söyleyemem dostum, ayrıca halen ateş büyüsünü kullanmak konusunda ben bir acemiyim, daha kendimi yetiştirmem lazım dedi. Eldar, farkli bir şeyler yapmayı denemek istiyordu, o esnada sülüklerle kaplanmış olan bataklık suyuna yoğunlaşmıştı. Roanfine, fazla yakınımda durma, çünkü şuan yapacağım şeyin etkisinin ne olacağını ben bile bilmiyorum, sana zarar verebilirim, diyerek, suya konsantrasyonunu arttırdı. Ellerini suya daldırdı, sudan bir süre sonra dumanlar yükseliyordu, kısa bir süre sonra tüm bataklığın yüksek bir ısıyla kaynayarak fokurdamaya başladığını izlediler. Etrafı yoğun bir sis ve bataklığın pis kokusu kaplamaya başlamıştı.
Hadi, patikaya doğru gideceğimiz yola devam edelim, diye seslendi Eldar. Yolda bir kaç trolun ayak izini görmüşlerdi. O izleri takip etmeye karar verdiler. Roanfin, eğer sülükler bu esrarengiz yabancıya zarar vermiyorsa, neden beraber savaşma gereği duydu acaba diye düşünüyordu. "Macera için dostum," diye bir cevap alınca şaşırdı. Dostunun gözleri lavlardan püsküren alevler gibi parıldıyorlardı.  O esnada, Eldar, sırtındaki yapışmış olan sülükleri, yanında taşımış olduğu çantasındaki özel bir bölmeye koydu ve yürümeye başladılar.  

O esnada , Drow Komutan'ı da boş durmuyordu. 60 kişilik ordusuyla Kharhun'un oğlunun peşine düşmüştü. Kimdi acaba bu savaşçı, askerlerinin aarasından ve kendinden rahatça kaçabilmişti. Sinirden dişlerini gıcırdatırken, çatlayan dişlerinin ve çene kemiklerinin kütürtüleri duyuluyordu. Onu yakaladığımda, hemen öldürmeyeceğim. İlk başta ayak derisini yüzerek yavaş yavaş, acı çekmesini izleyeceğim, dedi. Garip sesler çıkartmaya devam ederek. Askerlerinden birisi orman yolu çıkışında silinmeye yüz tutmuş iki kişiye ait ayak izleri bulduklarını söyledi. Ayak izleri silik de olsa, "Lanetli Bataklık" bölgesinin istikametine doğru olduğu açıkca belli oluyordu. Haince sırıttı, oraya giden ölüme gider, umalım ki ormanın yaratıkları onları bizden önce öldürmesin. Askerlerine etrafa dağılıp araştırma yapmaları için işaret etti, o esnada küle dönmüş bir hanın yanında süzülürcesine geçiyorlardı.

Drow Lideri, bataklık yoluna girdiğinde günün zamanı, öğlen vaktine doğru geliyordu. Bu kadar sisin olması çok ilginç dedi, Askerleriyle birlikte eski patika yoluna doğru döndüler ve o istikamete yürümeye başladılar. Askerlerden birisi ise, ertafın çok sıcak olmasından yakınarak, suya doğru atladı, acı içerisinde çığlıklarla sudan dışarıya çıktığında haşlanmıştı, ilginç bir şekilde bedeni haşlanarak lapa lapa dökülmeye ve parçalanmaya başladı. Diğer askerler, can çekişerek ölmesini zevkle izlediler.  

0 yorum :

Yorum Gönder