Y:E Bölüm 16: İkiz Büyücü

5 Haziran 2016 Pazar

Y:E Bölüm 16: İkiz Büyücü


Turnuvaya sadece otuz iki büyücü katılıyordu. İlk gün iki maç yapmıştı Drest. Ekone ile yaptığı karşılaşmanın ardından sıradan ikinci seviye bir elementsiz büyücüyle karşılaşmıştı. Kullandığı temel büyüleri ustaca kullanması takdir edilesi bir yetenekti ama element kullanamayan büyücüler arasında nadir büyüler dışında büyük bir başarı beklemek gereksizdi. Nitekim rakibinin pes etmesi için iki defa mızrak yağmuru kullanmak yeterli olmuştu.

‘’Çok yorucuydu.’’ Dedi Berengar, kolundaki yarayı pansuman ederken. ‘’Karşıma bir kız çıktı bugün ikinci maçta. Psikopatın tekiydi. Bir kere aşkım dedikten sonra ciddi olduğunu sanmıştım.’’

‘’Salak, kadınlara güvenmemelisin. Hele aşkım diyenlere kesinlikle güvenmemelisin. Kadınlar zavallı varlıklar, onlar dünyanın tüm iğrençliğini sana yaşatırlar. Onlar seni sadece kullanıp bir kenara atabilecek insanlar. Hatta onlara insan demek…’’

‘’Öhm.’’ Bir anda arkalarından gelen öksürük sesiyle irkildi iki çocuk. Berengar hayran gözlerle sesin sahibine bakmaya başladı anında.

Drest de ona baktığında tanıdık bir yüzle karşılaştı. Daha doğrusu tanıdık saçlar ve tanıdık sivri uçlu şapka. ‘’Siz?’’

‘’Sana bunu getirmek için geldim.’’Dedi sivri şapkalı kadın, odanın açık kalmış kapısını kapatırken.  ‘’Sanırım bir erkeğin ya bir insanın getirmesi daha uygun olurdu. İstersen başka biriyle gönderebilirim.’’ Elindeki kutuyu Drest’e uzattı.

Drest kısa bir tereddütten sonra kutuyu açtı. İçinde üç şişe vardı.

’Üç basit seviye esans yenileme ilacı.’’ Dedi kadın.

‘’Bunlar turnuva ödülüyle eş değerde sayılabilecek iksirler.’’ Drest’in gözleri heyecanla büyüdü.

‘’Efendimin basit bir hediyesi.’’ Dedi sivri şapkalı kadın, Drest o sırada kadının sol elindeki alev şeklindeki izi gördü.

‘’Teşekkürlerimi sunuyorum, lakin sebebi nedir?’’

‘’Bana sadece bu kadarı sunuldu.’’Dedi kadın, geriye doğru dönüp ayrılmaya hazırlandı. ‘’Bu kadar, ayrılmam gerekiyor.’’

Kadın ayrıldığı sırada Drest’in dili tutulmuştu.

‘’Bu… Bu çok iyi değil mi Drest? Kian bile böylesini yapamazdı!’’

‘’Muhtemelen.’’ Dedi Drest sadece, heyecanlanmıştı ama şaşkınlığının yanında heyecanının ortaya çıkması imkânsızdı. ‘’Ama neden?’’

‘’Ne önemi var?’’

‘’Bu dünyada kimse kimseye sebepsiz yere böyle bir iyilik yapmaz Berengar.’’

‘’Boş versene, karşılığına sonra bakabilirsin! Bunların biriyle yarınki dövüş için daha iyi duruma gelirsin!’’Berengar’ın gözleri parlıyordu.

‘’Kullanmayacağım.’’ Dedi Drest direk.

‘’Neden? Neden kullanmayasın?’’

‘’Diğer yarışmacılara da böyle bir şey verildiğinden şüpheliyim. Adil olmaz!’’
‘’Yapma dostum, diğer yarışmacıların çoğu zevk için ya da kendini kanıtlamak için katılmış zengin züppeleri! Onlar bunların daha kalitelisine sahip olacaklardır!’’

‘’Umurumda değil.’’

‘’Adalet savaşçısı Drest!’’ dedi Berengar ve sertçe yanlarındaki koltuğa oturdu.
Gece konaklamak için Garnizona kadar gitmek çok meşakkatliydi. Bu yüzden geceliği bir bakır paraya ufak bir oda tutmuşlardı. Bir yatak ve bir ikili koltuk vardı odada. Yatağı sırayla kullanacaklardı. Yatak ve oda pek rahat sayılmazdı ama idare ederdi.

İlk günün yatak sırası Drest’deydi. ‘’Yarın önemli bir gün olacak, dinlen.’’ Dedi Drest ve yatağa uzandı.
***
‘’O halde başlıyorum!’’dedi Drest.

Turnuvada ikinci günün ilk rakibi onun için kolay lokma olan bir rüzgâr büyücüsüydü. Tekniklerini ustaca kullanıyordu ama tecrübesizdi. Kısa süre içinde vücudundaki büyü esansını tamamen yitirene kadar ardı ardına saldırılar kullanmıştı Drest’e doğru ama Drest’in garnizon okulunda aldığı vücut eğitimleri sayesinde kolayca sıyrılabileceğini hesaba katmamıştı.

Büyü esansını tamamen harcayan bir büyücünün bedeni, sonunda içi boş bir kalıptan başka bir şey değildi. Doğal olarak rakibi pes etmişti.

Ama şimdi öyle değildi. Karşısında bir ikiz büyücü vardı. Hem Ateş hem de Rüzgâr büyücüsü olan Mecit Giles.

‘’İkinci seviye iki ateş büyücüsü denk sayılabilir ama Mecit aynı zamanda Rüzgâr büyüsü de kullanabiliyor.’’Dedi seyircilerin arasında yer alan bir büyücü. Bu büyücü son üç turnuvanın kazananı olan Necit Giles’ten başkası değildi. Mecit’in ağabeyi. Bu sene on sekiz yaşını doldurduğu için turnuvaya katılma hakkını kaybetmişti.

‘’Traidha’yı küçümseme.’’ Dedi yanı başındaki kırmızı pelerinli adam.

‘’Bay Lala, siz bir ateş büyücüsünüz değil mi?’’Necit bilgin bir biçimde sordu yanındaki adama. Daha birkaç saat önce tanışmışlardı ve o zamandan beri birlikte turnuvadaki büyücüleri yorumluyorlardı.

‘’Hahaha, sen çok akıllı bir çocuksun evlat. İleride güçlü bir büyücü olacağına eminim. Evet, öyleyim.’’

’Teşekkür ederim, Bay La…’’

O anda güçlü bir patlama sesi onlara en yakın olan arenadan etrafa yayıldı. Drest ve Mecit’in aynı anda fırlattıkları ateş topları ardı ardına birbiriyle çarpışıyordu.

‘’Mecit’in rüzgârla yönlendirilmiş ateş toplarına karşılık veriyor!’’ diye hayırdı Necit.

‘’Hahaha, hala anlamadın mı?’’

‘’Yoksa o da mı?’’

Bay Lala kahkaha atmakla yetindi Necit’in sorusuna karşılık.

‘’Güçlüsün.’’ Dedi Mecit, Drest’e.

‘’Sen de.’’

Mecit gülerek bir ateş mızrağı oluşturdu ve Drest’e doğru fırlattı. Mızrak çok uzun sürmeden onlarca parçaya ayrıldı. Bu daha önce Drest’in, Ekone’yi yenerken kullandığı Mızrak Yağmuru tekniğiydi.
Drest, sanki dejavu yaşadığını hissetti. Ama taraflar yer değiştirmişti. Hızla bir ateş mızrağı da o fırlattı. Havada çarpışan mızraklar güçlü patlamalar ortaya çıkartıyordu.

‘’Ateşin beni yakamaz!’’ dedi Drest, dün Ekone de böyle söylememiş miydi?

Kelimeleri Mecit’e ulaşmadan bir rüzgâr kılıcı onları dağıttı. Onu birkaç tanesi daha takip etti. Beklemediği anda gelen kılıcı son anda sektirebilse de yanağından birkaç damla kan akmıştı. Diğerleri de bedenin farklı yerlerini kesmeden önce neredeyse engellenmişti ama yine de bir tanesi sol bileğini kesmeyi başarmıştı.

‘’Çıldır Drest Traidha! Çıldırmanı istiyorum, Ekone denen zengin züppesini yendiğin zamanki gibi, tüm gücünü görmek istiyorum! Dünden beri seninle karşılaşmayı bekliyorum! Bana her şeyinle gel!’’

Acıyan bileğine baktı Drest. ‘’Çıldırmak? Gerçekten çıldırışımı görmeye bu kadar istekli misin?’’ dedi ve yüzünü hakeme çevirdi.
Hakemle göz göze geldi. Özel olarak mı yine aynı hakemi koymuşlardı karşılaşma için.

‘’Arena sizin, sadece… Öldürmek yasak.’’Dedi hakem sakince, gülerek.

‘’Bunu istediğinden emin değilim.’’ Dedi Drest. Hiç beklemeden ellerini çapraz biçimde omuzlarına kadar getirdikten sonra hızla ileriye doğru salladı.
Bir ateş kılıcı sağ elinden ve bir rüzgâr kılıcı sol elinden fırladı. Kılıçlar ikisi arasındaki mesafenin yarısını kapattıktan sonra aniden birbirlerine karıştılar. ‘’Kendi tekniğim, henüz bir ismi yok.’’ Dedi Drest bir ateş mızrağı göndermeden önce.

Drest’in de ikiz büyücü olduğunu, hem de tıpkı Mecit gibi Ateş-Rüzgâr büyücüsü olduğunu gören arenadakiler şok olmuş bir şekilde onlara bakıyordu. İçlerinde sadece biri, kızıl pelerinli Bay Lala kahkahalar içinde dövüşü izliyordu. Olanlar o kadar şaşırtıcıydı ki onun deli kahkahasına Necit bile dikkat etmiyordu.

Mecit hızlıca kalın bir rüzgâr kalkanı oluşturdu. Kalkan parçalanmadan önce ona birkaç saniye kazandırmıştı. Bu sayede son anda sıyrılmış, darbeyi kafası yerine sağ omzundan yemişti.

‘’Lanet.’’

Daha omzundaki acıyı yeni hissetmişti ki onlarca mızrak ona doğru yağmaya başladı. Aceleyle oluşturduğu kısmen başarılı mızrağı mızrakların yarısı kadarını nötrlemişti ama geriye kalanlar yine bedenine çarpmıştı.

*Öksürük*

Yere kanlı bir öksürük bıraktı Mecit. Karşı saldırı için kendini hazırlamaya karar verdiği oldukça şeffaf bir rüzgâr kılıcı önünde belirdi. Yüzünü boydan boya kesen kılıca karşı koymak için vakti olmamıştı.

‘’Ben… Ben, pes ediyorum.’’ Dedi Mecit, şok olmuş gözleriyle Drest’e bakarken.
Yüzünden akan kanları umursamıyordu, sadece kaybetmişti. O dahi ikiz büyücü Mecit Giles’ti. Babası Lumin şehrinin güneyindeki bir kasabanın lorduydu ve kasabada dahi sayılan biriydi. Abisinden bile yetenekliydi. O iki farklı büyü gücüne sahipti. Ama şimdi kaybetmişti, hatta daha kötüsü pes etmişti. Gözünden akan yaşlar kanla kaplanmıştı.
Lakin kimse gözlerinden akan yaşları fark etmemişti. Drest çoktan yanına gidip gözyaşlarını kapatan basit seviye bir rüzgâr büyüsü kullanmıştı.

‘’Ayağa kalk kardeşim. Sana bakıyorlar.’’Dedi Drest sakince.

Mecit, ıslak gözlerle Drest’e baktı.

(YN: Buradan bir yaoi doğmayacak! Hatta bu hikâyede asla yaoi olmayacak! Bilin istedim sonra başımı ağrıtmayın.)

‘’Oiva Kasabasından Mecit Giles kaybetti! Kazanan Lumin Şehri Garnizon Okulu öğrencisi Drest Traidha!’’ dedi hakem. ‘’Final haftanın sonunda, büyük arenada yapılacak!’’

Hakemin sesi arenada yankılandıktan sonra Drest’in gözleri tribünlerin girişinde ona bakan genç çocuğa takılmıştı. Sürekli takındığı anlamsız ve yeterince korkutucu olan gülüşünü tanıyordu, okuldaki ikinci seviye bir kara büyücü, Deshaun Alexei!

Finaldeki rakibi!

0 yorum :

Yorum Gönder