AN Bölüm: 11

18 Haziran 2016 Cumartesi

AN Bölüm: 11



Angoria Bölüm: 11 – Kung Lao

Ne yani bu kadar mı gücün seni böcek parçası?!” diye bir ses eski bir binanın yakınından duyulmuştu. Bir kaç kişinin daha mırıldanması ile etrafta bir çok insanın bulunduğu belli olabiliyordu.

Tch... Bir çöplükten ancak bir böcek doğabilir değil mi?” diye bir başka ses aşağılayıcı tonu ile konuşmuştu. Shimao Che gözlerini açtığında kendisini bir ağacın dibinde yere yığılmış bir halde bulmuştu. Etrafında ki kişilerin farklı olmasıyla birlikte yeniden hayat bulduğunu anlamıştı. Gözlerini hızlıca kapattı. Zihninin içine doğru akın eden bilgileri hazmetmeye hazırladı kendisini.

Shimao Che ilk adımda ismini kontrol etmesi gerektiğini düşündü. Bir nefes süresi süren yeni ismi ”Kung Lao” yu öğrenmesinin ardından zihninin daha derinlerine indi ve bu yeni yaşamında ki anılarını birer birer özümsedi.

Kaynak gücü başlangıç seviye iki idi. “Bu kadarı bile yeter şimdilik” diye mırıldandı Shimao Che.  

Hey duydun mu? Böcek bir şeyler mırıldanıyor!

Bu kadarı bile yeterli demek!! Ona biz karar veririz sen değil!!” dedi ve gülerek bir tekme daha vurdu. Bu sırada halen gözleri kapalı olan Kung Lao anılarından nerede olduğunu anlamıştı.

Şuan bulunduğu yer Angoria'nın doğusunda yer alan krallıkların en küçüğü Üç Dalga Krallığında idi. Klanı ise en küçük krallığın en küçük Klanı Kung kalanından başkası değildi.

Kung klanı o kadar küçük ve güçsüz bir klandı ki bir başka klan olan Tengri klanının himayesi altında ancak yaşamlarını sürdürebiliyorlardı.
Ancak bunun bile bir karşılığı vardı. Oda her döngüde bir kez de olsa Dört yeşim altını ödemeleriydi...

Ancak bu sefer tam olarak dört yeşim altını çıkaramamış olan Kung klanı Tengri kalanından özür dilemiş ve bir sonraki yıla daha fazla çalışıp eksik olan parayı ödeyeceklerini dile getirmişlerdi. Bunu yapan ise Kung Lao'nun babası ve aynı zamanda klan lideri olan Kung Liu'dan başkası değildi.

Evlerine dönüş için klan içerisinde misafirlere(!) ayrılmış odalardan eşyalarını toplamıştı ki Kung Lao Tengri kalanından birisi ile karşılaşması an meselesi olmuş. Üstelik bir karıncanın hızı ile üremeleri de yanına kar kalmıştı.

Etrafına bakınmak ile yetinen Kung Lao insanların onun ile dövüşeceğini,  ona zulmedeceklerini düşünmemiş ve saygı ile selamlamıştı. Babasından öğrendiği saygı eklerini ve hallerini kullanmış ve “Neden bana vuruyorsunuz sürekli!!??” çığlıkları eşliğinde dayak aşığı olmuştu.

En sonunda ise çenesine ve karnına gelen iki ardışık tekme içinde vücudu ağaç ile buluşmuş ve ruhunu bedeninden ayırmıştı.

Gözlerini tekrar açan Kung Lao'nun gözlerinde derin bir öfke ve derin bir nefret fışkırıyordu. Önceki hayatında ve bu yeni hayatının ilk anında görmüş olduğu zulüm ve acımasızlık en sonunda canına tak etmişti.

İçinde biriken öfke bir kaplanın postuna daha geniş bir hale bürünmüştü. Gözleri fıldır fıldır dolanıyor ve tanıdığı kişilerin suratlarını görmeyi amaçlıyordu. Gördüğü ilk kişi Tengri Yan olmuştu. Kaşları havaya doğru kalkmış ve dudaklarında istemsiz bir gülümseme mevcuttu. Oldukça güçlü bir aileye sahipti, klanının ikinci elderi olan babası genç yeteneğinin üstüne titriyordu.

Tengri Yan başlangıç seviye altıncı seviyeye yükselmiş, yeni neslin en deha çocuğu olarak çağrılan birisi idi. Yaşı en fazla altı döngü civarında idi. Bu denli erken yaşta başlangıç aleminin altıncı seviyesine ulaştığı için insanlar tarafından sevilir ve sayılırdı.

Gözlerini bir başka noktaya odaklanan Kung Lao, bir diğer tanıdığı insanı görmüş oldu. Gördüğü kişi Tengri Mei’den başkası değildi. Tam karşısında dikilen ve gözlerinden aşağılamanın fışkırdığı belli olabiliyordu. Dudakları Kung Lao’nun gözlerinin içine bakması ile dona kalmıştı.

Şu anki haliyle bile oldukça çekici görünen güzel dudakları, zarif çenesi ve bir eşeğin gözlerinden bile daha güzel gözleri ile ışıklar saçıyordu. Kung Lao kızın ileride bir klan lideri veyahut bir prens ile evleneceğini öyle emindi ki, bir başkası adını sorduğunda vereceği cevap bile bu kadar kesin olamaz idi.

Gözlerinde ki öldürme isteği bir an için bile son bulmayan Kung Lao tanıdıkları içerisinde bir diğeri olan ve sırf kaynak gücü bir miktar fazla olduğu için Tengri ailesi tarafından evlatlık edilen kuzeni Kung Fenlang sinsi sinsi sırıtmakta idi. Tek başına kaldığında bir köpek haline gelen Kung Fenlang bir başka Kung kalanından birisinin ezildiğini gördüğü zaman adeta bir sırtlana dönüşür. Önünde ki kişinin en fazla eziyeti görmesi için elinden geleni yapardı.

Kung Lao burada kendisine yapılmış eziyetin ve cinayetin tek sahibinin Kung Fenlang olduğunu bilmekte idi. Ancak çevresinde toparlanmak olan en güçsüzünün  başlangıç seviye dört olduğu bu ortamda saldırmaya nasıl cüret edebilirdi ki? Sadece bakmak ve ileride yapacaklarını planlayabilirdi.

Bakın böcek gözlerini açmış durumda!!
Bana mı bakıyor o böcek?!
Gözlerin hepsi Kung Lao ve Tengri Yan'a kilitlenmiş. Kung Lao hızlıca kafasını salladı ve “evet sana bakıyorum.” dedi.

Sen kim oluyorsun da senin gibi bir böceğin benim gibi güneşe doğrudan bakabileceğini zannediyorsun?!  Yoksa yediğin dayak yetmedi mi sana?” dedi.

Kung Lao içten bir biçimde gülmek ile yetindi. Kahkahası öyle canlıydı ki duyan insanlar hiç kavga etmemiş gibi zannederlerdi. Kollarına destek veren Kung Lao ağaca sırtını daha sağlam yasladı ve kahkahasını bir bıçak eşliğinde kesti. Öyle ani olmuştu ki insanlar bu ani soğukluğu sebebi ile ürperdi.

Daha önce asla bu denli ciddi görmedikleri uysal ve nazik kedi şuan bir leopara dönüşmüş ve gözlerinin önünde hayat bulmuştu.

Kung Lao burnundan verdiği yavaş bir nefes ile birlikte. “Dayak bir güzel yetti. Nasıl yetmez ki? On İki kişinin zulmüne uğradıktan sonra yetmediyse ya derim kalındır. Yada çok seviyorumdur. İkisi de olmadığına göre... Evet yetti…” dedi.

Hemen ardından ise tekrar derin bir nefes aldı. Kaburgalarının acısı o kadar fazlaydı ki. Ağzından dışarıya doğru akın etmek isteyen kanı zar zor içinde tutabiliyordu. Dudaklarını kıvırdı ve “Sadece yarım döngü içerisinde yapılacak olan bir turnuva vardı değil mi? Öncesinde katılmayacaktım ancak bu zamandan sonra katılacağım üstelik sadece katılmakla kalmayıp...” dedi ve tekrar sustu. Söylediği her kelime ile birlikte dudaklarının arasından kan sızmaya başlamıştı. Kolunu ağzına götürmüş ve yakası ile birlikte ağzında ki kanı silmişti. “Seni o müsabakada alt edeceğim” dedi.

Tengri Yan, Kung Lao'nun her söylediği söz ile birlikte vücudunun ürperdiğini hissetmiş ve alnından aşağıya doğru almakta olan buz gibi terin farkına bile varamamıştı. Sözcükler Kung Lao'nun değil de sanki babasının ağzından dışarıya çıkmıştı.

Ha?!! Yarım döngü sonra yapılacak olan turnuvada beni mi yeneceksin? Böcek bir güneşe bakmak senin aklını eritmiş olmalı haddini bil!!” dedi ve iki büyük adım da Kung Lao'nun hemen karşısında belirdi.

Üstlerine ile konuşurken saygılı davranman gerektiğini o çöp baban sana öğretemedi demek” dedi ve bacağını havaya kaldırıp kendisine doğru çekti. Tüm kaynak gücünü bu darbenin içerisine yüklemiş ve “Yılanın başını küçükken ez” felsefesini iliklerine kadar benimsemişti. Bacağını doğruca ileriye doğru ittiren Tengri Yan ölürken ki çıkacak olan kemik kırılmalarının gümbürtüsünü içinde hissetmek istiyor iken birden bir avucun ufak bacağını engellediğini fark et etmişti.

Darbenin şiddetini engellemiş olan kişi Kung  Xie den başkası değildi. Suratında gülümseme ile “Genç efendi, sanırım bu kadar olay çıkarmak sizin için bile yeterlidir. Lütfen babanızın yanına dönün” dedi ve elinde tuttuğu ayağını yavaşça yere koymuştu.



Sen?!!” diye bağıran Tengri Yan karşısında ki kişiyi tanıdığında ise cümlelerin boğazında düğümlendiğini hissetti. Çünkü karşısında bulunan kişi tüm Tengri klanının yalvarsa da kendi safına çekemediği, Kung klanının ikinci elderi, aynı zamanda ise bizzat Kung Liu’nun özel korumasıdan başkası değildi...



Yazar Notu: Evet bir bölüm geldi :) ancak sevinemiyorum halen işlerim var ve birde Temmuz ile Ağustos arasında bir staj evrem olmuş olacak. Neyse okumuş olmanız güzel acaba Kung Lao ne tür bir ilerleme kaydedecek? Son anda gelen elder başka bir şey yapacakmı? Bakalım ve hep birlikte öğrenelim :) 

0 yorum :

Yorum Gönder