AN: Bölüm 5- Ganj Yolu

16 Mayıs 2016 Pazartesi

AN: Bölüm 5- Ganj Yolu


Shimao Che gözlerini açtığında beyaz bir zemin üzerinde yatmış olduğunu fark etti. Dikkatlice bakıldığında bu zemin gezegenlerinde ki mermer ile birebir benzerlik gösteriyordu. 

Daha dikkatli bakan Shimao Che mermere her ne kadar benzese de mermerin damarlı yapısının bu taşlar üstünde hiç bir suretle olmadığını fark etmişti. 

Yüz üstü yatmakta olan Shimao Che nerede olduğuna tam olarak emin olamıyordu. Hatırladığı en son şey kendisinin ıslak toprak zeminde Bulhan Che tarafından zorbalığa uğraması idi. 

Hissettiği son duygu ise kafasına batan kılçık benzeri ufak bıçaklar idi. Elleri daha kendisi ne olduğunu anlayamadan kafasının arka kısmına doğru ilerlemiş ve kafasına batan bıçakların ne olduğunu elleri sayesinde hissetmişti. 

Korkuya kapılan Shimao Che etrafına bir iki göz darbesi ile bakınmış. Kimsenin olmadığını anladığında ise rahatlamıştı. Elleri ile anlayabildiği duruma karşın halen tedirgin ve korkulu idi. 

Çünkü kafasının arkasında bulunan bu kemiğin tamamen içeriye doğru büküldüğünü elleri yardımı ile anlamıştı. 

İki eli ile tekrar kontrol eden Shimao Che dehşete düşmüştü. “Ben... Ben ölmedim değil mi? Hayır canım neden öleyim alt tarafı ufak bir yamulma, bunun beni öldürmesine imkan yok” diyerek kendisini avutmaya devam etmişti. 

Sadece yatarak bakabildiği yerin kısıtlı olduğunu fark eden Shimao Che sol elinin yardımı ile doğrulmak istemiş fakat başaramamıştı. Sol kolunda ki güç vücudunu kaldırmaya yeterli değildi. 

Shimao Che tek kolunun verdiği güç ile kalkamayacağını fark ettiğinde iki kolu ile denemeye karar verdi. Aklında dolaşıp da bir türlü kuyruklarını yakalayamayan dört adet soru vardı. 
Bunlardan ilki “Ben neredeyim?” sorusu idi. İkincisi ise “Bulhan Che bana ne yaptı?" Olmuştu. Üçüncüsü ise “ Gizli cebimde ki aile yadigarını buldular mı?” sorusundan sonra dördüncü sorunun kafasında fazla bir yer edinmediğini fark ederek soru sayısını üçe düşürmüştü. 

“Eğer aile yadigârı aklik taşını buldular ise; onları asla affetmeyeceğim. Ne ölümde nede hayatta” dedi ve elini hızlıca kasık bölgesine doğru götürdü. 

Gizli cebini kolayca buldu ve elini cebinin içine doğru daldırdı. Eli ancak havayı tokatladığında fark etmişti ki taş çoktan cebinde değildi. O iki hırsız kardeş çoktan aklik taşını yani aile yadigarını alıp götürmüştü. 

Aklik taşına aile yadigarı demesinin bir sebebi vardı. Büyük büyük... Annesi günümüzden iki bin yıl öncesinde yaşamış bir insan idi ve efsanelere göre bu büyük annesi dünya üzerinde “Şeytan” lakabına sahip canavarı tek başına 10 saat dövüşerek öldürmüş ve bizzat elleri ile karnını deşerek içinde ki çekirdeğini çıkarıp çekirdeği sıkarak elde ettiği suyu gözüne çarpan ilk taşın içerisine mühürlemişti. Daha sonrasında gelişim yapar iken fark ettiği bir özellik ile küçük taş parçasının son derece değerli olduğunu ve gelişim yapan kişilerin gelişim hızlarını son derece hızlı bir biçimde arttırdığını anlamış. Gözü gibi bakarak kendi döneminde en zayıf kişilerin kolayca gelişim üstlerini geliştirebilmelerini sağlamıştı. Bu yaptığı davranış ile birlikte ise yüz yıllar boyunca taşın koruyuculuğu sağlanmış idi. Taaki taşın yeni sahibi Shimao Che olana kadar. 

Destanlara konu olan kişi klanın ilk kız evladı Shimao Chin Xue' dan başkası değildi. 

“ Ah, birisi daha huzuruma çıkma şansıma erişti demek. “ diye tok bir ses tarihin geniş havuzunda bulunan Shimao Che'yi dışarıya çıkarmıştı. Sesin geldiği yönün arkasında olduğunu hissetmiş olan Shimao Che hızlıca o tarafa doğru dönmüştü. 

Dönmesi ile birlikte dehşetinin bir kaç kat daha arttığını hissetmişti. 

Gördüğü manzara karşısında hayranlık korku ve küçülmüş hisseden Shimao Che ne diyeceğini bilemez halde idi. 

Zeminden tavana kadar olan bölümün görülemediğini ve altı koca sütun ile bu koca tavanın desteklendiğini, bu koca sütunların tam ortasından mavi renkli taşlar ile süslenmiş lacivert bir halının geçtiğini görmüştü. Lacivert halı o kadar büyüktü ki; kendi klanın tüm topraklarını bu halı üstüne koymuş olsalar ancak çeyreğine ulaşabileceğini tahmin edebilmişti. 

Lacivert halının sonunda ise muazzam büyüklükte bir taht ve bu tahtın üstünde ise kırmızı cübbe içerisinde birisi oturuyordu. Tahtın rengi gökkuşağının yedi rengine de sahipti. Büyüleyici taht bile, kendisinin ne kadar küçük olduğuna bir işaretti. 

Tahtın tanına kadar koşmanın anlam ifade etmeyeceğini düşündü ve hızlıca dogeza pozisyonuna girdi “ Bu küçük sizleri selamlar “ dedikten sonra dogeza da kalmaya devam etti. 

Kırmızılar içindeki kudretli çocuğun bir süre o şekilde kalmasına izin verdi. Zihninden “saygılı, en azından “ diye bir düşünce geçirdi. 

“Hahaha... Kalkabilirsin çocuk.” Diyerek Shimao Che'nin acımaya başlamış dizlerine derman olmuştu. 

Shimao Che hızlı bir şekildr kalkmış ve etrafı incelemeye devam etmişti. “Buraya gel çocuk” seslerinden sonra ilerleyişini sürdürerek uçsuz bucaksız mavi halının kenarından yürümeye devam etti. 

Shimao Che kırmızılar eşliğinde ki kişiye yaklaştıkça yolun sanki daha da uzadığını ve asla bitmeyeceğini anlamıştı. Her adımı ile birlikte halı üzerinde oluşan belli belirsiz anlık görüntüleri izlemek ise en azından vaktinin geçmesini sağlıyordu. 

Dört Döngü sonra 


Shimao Che daha ne kadar dayanabileceğini kestiremiyordu. Bacaklarında ki gücün bitmek üzere olduğunu düşündü. Hızlıca kafasını sallayan Shimao Che kendisini çağıran kişiye gitmenin daha önemli olacağını kendisine belirterek ilerleyişine devam etti. 

Yere serili olan mavi halı üzerinde görüntüler akıcı bir şekilde uzun sürer iken, kimi zaman ise anlık oluyor. Hızlı bir şekilde başka bir görüntüye geçiyordu. 

On İki Döngü Sonra 

Shimao Che bacaklarının artık titremeye başladığını fark etmişti. Karşısına baktığında kırmızılar eşliğinde ki azizin bir kez bile olsun kıpırdamadığını sadece ama sadece başlangıçta ki pozisyonunda kafasını sağ eline yaslamış olduğunu fark etmişti. Shimao Che bu durum karşısında bir nebze kuşkulanmış ve eğer bu koca aziz izin verirse soracakları listesinde bir numaraya koymuştu. 

Azizin canı sıkılmıştı. Ganj yolunu on iki döngü içerisinde ancak yarısına gelebilmişti.  Ganj yolunun uzunluğu senin güç seviyene bağlı idi. Eğer güçlü isen bir döngü de eğer güçsüz isen en fazla on döngüde tamamlardın. Lakin bu çocuk... On iki döngüde ancak yarısına gelebilmişti. Aziz yolun tamamlanma süresini tekrar hesaplamış ve daha bekleyecek olduğunu fark ettiğinde ise zihnini başka bölgelere açmıştı. 

On Altı Döngü Sonra 

Shimao Che bittiğini hissediyordu. Bacakları kendisinin verdiği komutları dinleyemeyecek konumda idi. Bakışlarını bacaklarından tahta doğru yükseltmiş çevresini kolaçan etmişti. Azizden başka kimsenin olmadığını fark eden Shimao Che önünde ki yolun bu zamana kadar yürümüş olduğu yol kadar olduğunu fark etmişti. Bu yol gözünde büyümüş ve zihninin bir köşesinde en azından bir tütsü süresince oturup dinlenmenin daha iyi olacağını düşünmüştü. 

Kafasını sağa sola salladı ve “ Hey bak çoğu yok oldu. Geriye azı kaldı.” Diyerek kendisini dinç tutmaya ve avutmaya çalıştı. 

Neden bilmiyordu ama tüm kalbi ile azizin yanına gitmesi gerektiğini hissediyordu. Sanki bir nefeslik süre boyunca oturmuş olsa bile asla yetişemeyeceğini hissediyordu. 

Şimdi oturmanın sırası değildi. İlerlemeye devam etmeliydi. 

Yirmi Dört Döngü Sonra 

Shimao Che dişlerini sıkmıştı. Önünde sadece otuz adımlık küçük bir yol kalmıştı ancak bacaklarına bunun sözünü geçiremiyordu. O kadar şiddetli sallanıyordu ki; mevcut titremesini bir kavanoza toplasalar ve sonrasında dağın birisine doğru fırlatsalar o dağı sallayacağına emindi. 

Dişlerini öne arkaya iki kez götürdü ve her götürüşünde oluşan hafif bir gıcırdama sesi onu takip etti. Bir adım daha attı. Ayak tabanlarında oluşmuş su kabarcıklarından bir veyahut ikisi patlamıştı. Canının yandığını bilerek dengesini sağladı ve bir adım daha attı. 

Yüzünü buruşturmaktan yüzü öyle bir hal almıştı ki. Kendisini tanıyanlar bile emindi ki tanımakta zorluk çekerdi. 

Baldırlarında ki titremeler son bulduğun da bir kez daha adım attı. Attığı adım ile birlikte ayağında ki su kabarcıklarından birisi daha patlak vermişti. 

Aziz zihnini bu aleme doğru yönlendirdiğinde çocuğun hemen dibinde olduğunu fark etti. Döngüye baktığında ise ancak Yirmi Dört döngünün geçtiğini anlamıştı. Ufak bir şaşkınlık yaşayamadan edemedi. Kendi hesaplamasından on döngü erken gelmişti. 

Çocuğun haline bakan aziz daha fazla uzatmanın bir anlam ifade etmeyeceğini düşünerek “Yeter çocuk, bu büyük senin yolu tamamladığına ikna oldu. Şimdi oturabilirsin “ diyerek çocuğu durdurmak istemişti. 

Shimao Che adım atmaya devam etti. Yüzü sadece ayaklarına bakıyordu. Gördüğü şey sadece ayakları idi. On Dokuzuncu döngüden sonra anlamıştı ki yola baktıkça gözünde daha fazla büyüyordu. 

Kulaklarını ise kıyafetlerinin birer parçaları ile iyice tıkamıştı. Çünkü sessizliğin en büyük gürültüden bile daha korkutucu olduğunu öğrenmişti. Sadece duyabildiği kendi adımları bile bazen arkasına bakmasına yol açıyordu. 

Böylelikle bir döngünün daha sonuna gelmişlerdi. Aziz çocuğun azmine içten içe saygı duymuştu. Bir yandan da sevinmişti, sonunda uzun can sıkıcı bekleyişi son bulmak üzere idi. 

Shimao Che son adımı ile birlikte tahtın önünde bulunan kırmızı çizgiye gelmiş ve hızlıca dogeza durumuna geçmişti. Titremesi halen bitmemiş bacaklarına birde dogezayı yüklemek harap etmiş olsa bile kalbi bunu yapması gerektiğini söylüyordu. 

“Başını kaldırabilirsin çocuk.” Diye o kükrermişçesine çıkan ses ile çocuğa seslenmiş idi. 
Shimao Che en sonunda başını kaldırdığında yüzü en az on yıl yaşlanmış idi. Saçlarında ise yer yer beyazlar gözükmeye başlamıştı. 
Yürüyüş zamanı boyunca kafasını kurcalamış olan şeyi sorma zamanının geldiğini fark etmiş olan Shimao Che “Bu küçüğün siz azize bir sorusu var. Efendim lütfen cevaplayabilir misiniz? “ dedi. 

Aziz bir an düşündü ve “Sor bakalım küçük.” Dedi. 

Shimao Che tüm düşüncelerini bir araya topladı ve harmanladı. “Efendim umarım bu küçüğünüz yanlış anlamazsınız ama bu küçük merak ediyor kendisinin buraya ne amaç ile çağrıldığını söyleyebilir misiniz?” dedi ve tekrar dogeza sundu. 

Aziz bir an düşündü. Nasıl bir cevabın daha uygun olacağı ile ilgili... En sonunda buldu vereceği cevabı “Sen... Öldüğün için buradasın küçük “ dedi. 
YN// bu gün bir bölüm daha geldi evet kabul ama bir donraki bölümün ne zaman geleceği belli değil yb diyerek lütfen beni sıkıştırmayınız. İyi okumalar dilerim bu bölüm tam olafak 1400 krlime tuttu ve ben bitti

0 yorum :

Yorum Gönder