E.S Bölüm: 2

29 Mayıs 2016 Pazar

E.S Bölüm: 2


Yazan "roafin" e teşekürler. İyi okumalar :D 



Kılıcın kabzası için, Ateş Ejderhası'nın tırnağının ve kuyruğunun ucu, kılıcın çeliği için Drowların liderindeki, Kutsal Antik Kara Kılıç , * Rüyamdaki kılıç bu olsa gerek diye düşündü, kendi içisel dünyasında Eldar. * ve özel olarak yeniden dövülmesi için dünyanın merkezine, lavlara bir yolculuk gerekliydi. Tüm sihir malzemeleri karıştırılıp, kılıç dövüldükten sonra, sihirli sözler de parşömende yazdığı okunma şeklinde söylenmeli, tüm bu esnada aynı anda o parşömen de orada yakılmalıydı. parşömenin yakılmasından elde edilen küller kılıcın üzerine serpilerek gerekli bütünleştirme işlemleri tamamlanılmış olacaktı.
Gülmeye başladı, hatta öyle bir güldü ki, çıkan bir Orc Komutanı'nın ses tonundaki kötü kahka sesinden ormandaki yaratıklar bile kaçıştılar. Bu malzemeleri Orclar toplayamazdı, ama asıl amaçları neydi acaba? En iyisini zamana bırakmak dedi ve kendi çadırına gitti. Rahat bir uykuya ihtiyacı vardı. 

DROW DİYARI
Uyandığında boğazında çeliğin verdiği ani soğukluğu hissetti. Ani bir hareketle Drow'u altına aldığında boğuşmaya başladılar. Çadırda bekleyen bir kaç Drow'un attığı çelik ağ ıle etkisiz hele geldi. Aslında bu kadar kolay bir şekilde yakalanmazdı, ne olduğunu ve işilerin aslını çözebilmesi için, aciz ve yakalanmış gibi davranması gerekmekteydi. Belli ki çok güvendikleri büyücü kendi ırkını Drow'lara satmıştı. Bir gecede hepsi kılıçdan geçirilmiş, etraf kan gölüne dönmüştü. Doğrusu sıradan bir baskınla da sarhoş olmuş seçkin birliği alt etmek kolay olabilirdi. Kazıklara oturtulmuş Orc kafatasları ilgi çekici geldi birden gözüne. Alması gereken intikamı, Drowların almasına çok içerlese de intikamı alınmıştı. Kendisi de tehlike altındaydı. Eldar olarak bir tutsak değild. Drowların elinde seçkin bir Orc Komutanı olarak, işkence yoluyla bilgi edinilebilmek amacıyla elde tutuluyordu. 
Dışarıda, iki Drow kendi aralarında özel bir lisanla konuşuyorlardı. Tutsak tutulduğu yerdeki askerlere konuşmadaki kullandıkları özel lisanı anladığını belli etmeden konuşmalarını dinlemeye başladı. 
- Bu salak Orc Mage özel bir kılıcın için tüm arkadaşlarını sattı. İçeride komutanları da var. O da anlaşmanın içindeymiş. 
x
Y.N. Yani aslında illüzyon yeteneğiyle görünümünü kopyaladığı Komutan , hain planları için büyücü olan ırkdaşıyla bu planı yapmış ve baskın süsü vererek kendini yakalatmıştı. Eldar, ilk gerçek ip ucu diyerek ışıldayan gözleriyle dinlemeye devam etmeye karar verdi. Olayların daha nekadar karışacağını merak ediyordu. 
( Karamanın Koyunu , Sonra Çıkar Oyunu :) ) 
 x

Ne kadar da salaklar değilmi, Liderimiz parşönemi ele geçirince ikisinin de derisini yüzecek. Nerede o pis büyücü, gelse de işimizi bir an önce bitirsek. Komutan'larını tutsak aldığımızı bile bilmiyor. Salaklık onların doğalarında var dedi öteki  asker. GEcenin karanlığından daha da karanlıktı gözleri, bakışları bir insanı taşa çevirmeye yeterdi.  Büyücü çadıra girdiğinde Komutan'larının esir tutulduğunu görünce , şoka girdi. Bu anlık şok nedeniyle "Eldar'ın" kılık değiştirdiğinin farkına bile varamamıştı. Orc lisanıyla sordu. "Zydrax", neler oluyor? Asıl sana sormalı diye cevapladı, Orc Lideri, iksiri alabildinmi, iksir yanındamı ? Evet, anlamıyla sakince başını salladı büyücü. Drowların Komutan'ı içeriye girdiğinde, evet , hadi şu bahsettiğin parşömenini çıkart bakalım, dediklerin ne kadar doğruymuş, görelim. 
"Eldar'a" bakarak, Komutan'ınız bir süre daha bizim misafirimiz olacak, aslında onun için KERASUS'u düşündüm, dedi hain bir gülümsemeyle. 
* Kerasus, asit elementinden oluşan, nefesinden asit zehiri dumanı ve asit tükürüğü atabilen , bir tür ilkel devasa antik çağ ejderhasıydı. 
Zydrax, telepatik olarak büyücüyle konuşmaya başladı, şimdi dediklerimi çok iyi dinle, teleportasyon ile ilgili işlemleri başlatıyorum, sen de parşönenin bir kopyasını ama sahte olan bir herhangi parşöneni bu parşömene benzeterek oluşturacaksın. Kendisi teleportasyon ile ilgili sözcükleri tamamen tamamlamıştı, sadece düşünceyi aktif edip yönlendirmesi kalmıştı. Parşönenin hazırlandığı zaman bana işaret et! Büyücü, çadırındaki raflarda yer alan parşömen yığınına doğru yöneldi, aralarından bazıları özenle yerleştirilmiş gibi görünüyordu. Aralarından herhangi birini , özel bir itina ile yerinden çıkarttı ve büyüsünü okumaya başladı. Büyü aynı zamanda parşömeni başkasının kullanamaması için oluşturulan, büyü bariyerlerinden oluşan söz aktarımlarının tesirlerini de ortadan kaldırıyor , kullanıma hazır hale getiriyordu. Şüpke olmaması için , herşeyin gerçeğine yakın bir şekilde yapılması gerekmekteydi.
- Sispus hokus mandarin , eugzauss transportation magius !!!
Karşılarında bir kapı belirmeye başladığında Eldar, zırh kavrama tekniğindeki gibi benzer bir teknikle , üzerine atılmış çelik ağı ani bir hareketle havaya kaldırdı ve ağdan kurtularak , Drow Komutan  ve askerlerinin üzerine attı. Onlar ne olduğunu anlamadan çırpınırlarken, büyücünün elini çoktan kavramış, aslında elleri bir pençe gibi büyücüyü kavramış ve kendine doğru çekmiş idi. Hızlı bir şekilde gizemli kapıdan içeriye adım attılar. Görüntüleri bir anda parlayıp kapıyla beraber ışıldayıp yok oldu. 
Kendilerine geldiklerinde biz neredeyiz, nereye getirdin bizi diye sordu, büyücüye. 
- Güvenli bir yerdeyiz diyerek cevapladı büyücü. Troll Diyarı'nın girişi burası, meraklı gözleriyle dikkatlice Zydrax'ı süzmeye başladı. Haykırarak, ama sen O değilsin ! Komutan'a ne oldu diye sordu, Eldar'a büyücü. 
* Evet, ben Kkarhun oğlu Eldar, yedi seçilmiş savaşçının efendisi olarak müjdelenmiş insan, intikamım için bu anı çok uzun zamandır bekliyordum. Seninle işim buraya kadar, diye de ekledi, sakın büyü yapmaya kalkma yoksa seni pişman ederim! O esnada büyücünün sırtı dönüktü, yüzünü Eldar'a doğru döndüğünde, büyük bir meteora benzeyen ateş topunu ellerinden atarak Eldar'a doğru gönderdi. Ateş, etrafındaki her şey kavurarak , Eldar'a doğru yaklaşmaya başladığında, büyücü neler olabileceğinden doğrusu habersizdi. 
Ellerinde meteor alevleri şekillendi, sanki ateşin ona hiç bir etkisi yoktu. Hava boşluğunda en güçlü büyüsüyle hazırladığı ateş küresi, Eldar'ın ellerinde bir oyuncak gibi şekillenmeye devam etmekteydi, artık büyücü Eldar'a korku dolu gözlerle bakıyordu. Kendisine doğru gelen ateşden kaçamadı ve olduğu yerde çığlıkları atarak yanmaya başladı, her bir uvzu yanarak eriyor pişmiş lapa etler şeklinde bedeninden yere dökülüyordu. En son kemikleri bile  küle döndüğünde , esen rüzgar artıklarını süpürüyordu. 
Eldar, kaçış esnasında ayrıca büyücünün yolculuk sonunda yanında getirmiş olduğu özel çantasını da belli etmeden almıştı. 

Y.N. Birazcık arakçılık hissettim bizim kahraman adayında :) 

İşte, hak ettiğin yeri buldun dedi, savrulan küllere bakarak. Gözleri yaşlıydı, anne, baba, intikamlarınızı aldım, artık huzur içinde uyuyabilirsiniz dedi, mırıldanarak. Troll Diyarı ise gerçekten de tahmin edilemeyecek tehlikelerle dolu bir yerdi. Sezilerine güvenerek ve gizlenerek ormanın güvenli tarafına doğru yürümeye başladı. Büyücünün çantasını bir yandan kurcalamaya başladığında, Drow'ların Şehrine'de giden gizli bir yol haritasının krokisini bulduğunda çok sevindi. 
Guruldayan karnı, onu uzaklarda görmüş olduğu garip bir hana doğru yönlendirdiğinde o tarafa doğru gizlenerek yolculuğuna başladı.

ORC KAMPINDA ÇADIRDA
Drow'ların Komutanı çadırda askerlerine kin kusuyordu. Ahmaklar, iki kişiyle bile baş edemediniz. Ne işe yararsınız ki!" Karanlık lider Gaddar Delmar", hepimizin derilerini yüzerek  işkence edecek dedi, altı askerine birden. Ağzınızdan bir şey kaçırdığınızı duyarsam sizi Drow şehrine ulaşamadan timsahlara doğrar atarım dedi. Ani bir hareketle ağdan kurtulmaya çalışan beş askerin birden kafalarını uçurdu. Korku dolu gözlerle bakan askere bu aramızda bir sır olarak kalacak dedi. Yoksa, Delmar bizi yaşatmaz. En kötü işkencelere mağruz kalmak istemem. Ben , burada işleri düzeltirken sen de diğer askerlerle bu kampı yağmala dedi askere emrini verirken. Çadırı ise ben, kendim yağmalayacağım, şimdi dışarıya çık! Çadırda işe yarayacak olan bir malzeme ararken, at başlı garip görünümlü bir hançer haricinde değerli bir şey bulamadı. Hançeri yanına alıp, bedeninde bir yere gizledi, Drow şehrine doğru giderken, Orc kampından geriye yanan asker cesetleri , rüzgarın savurduğu küller ve yanan cesetlerin iğrenç kokuları eşlik ediyordu. 



0 yorum :

Yorum Gönder