Ar- Bölüm 1

9 Mayıs 2016 Pazartesi

Ar- Bölüm 1


1.Bölüm - Yaşlı Dilenci
Gökyüzüne çıkmış olan Ay, tüm ışığıyla sokakta yırtık kıyafetleriyle ayakta dikilen, duvara asılı büyük bir afişin önünde duran küçük ellerini sevinçle yukarı kaldırmış çocuğa vuruyordu.
"Yaşasın! Sonunda yedi yaşıma bastım. Yüce Krallığımızın Şövalye Okulu'na başvurma hakkı kazandım! Çok çalışacağım ve büyük bir savaşçı olup Kral Dustin'i, Prenses'i ve Prens'i koruyacağım. Kimse karşımda duramayacak. Haha..." Çocuk sevinç içinde söyledi ve hemen başvuru yapılan yere doğru yarısı kopuk terlikleriyle koşmaya başladı.
O, siyah saçlara, aslında kahverengi olan ama hep siyah gibi gözüken gözlere, çıkık elmacık kemiklerine, küçük ama kendini belli eden bir buruna, esmer bir tene sahipti. Vücudu henüz küçüktü. Biraz büyümeyle ve sıkı bir banyo yapıp güzel kıyafetler giymeyle yakışıklı olarak görüleceği kesindi.
Doğduğunda gözleri simsiyahmış. En azından onu bulan ve bazen
hikayeler anlatan Yaşlı Dilenci böyle söylemişti. Ama tanıdığı tek insan olan Yaşlı Dilenci bile onu hiç sevmemiş ve hep kötü davranmış onu dilenmeye zorlamıştı. Yine de tanıdığı tek insan olduğu için, çocuk onu bir şekilde seviyordu. Sonuçta ona hikaye anlatan tek kişi oydu ve o hikayelerden mahrum kalmak istemiyordu.
Çocuk hikayeleri çok seviyordu. Tek eli olduğu için dalga geçilen ama sonunda tek başına bin kişiyi yenen Fuan, uçmayı başaran ilk kişi Qiawshi, halkın arasından çıktıktan sonra Kralın Sağ Eli rütbesine ulaşabilen Tou. Çocuk Tou'yu bir kere şehirde görmüştü bunun üzerine kalbi yerinden çıkacakmış gibi olmuştu. Büyücülerin içinden de sadece bir büyüyle tüm bir şehri yok eden Waaton ve daha bir çok kahraman.
"Acaba Tou gibi mi olsam, yoksa bir büyücü olup öldürücü büyüler mi yapsam? Hangi büyüye eğilimim var acaba? Umarım Işık Stili değildir, insanları iyileştirmek değil savaşmak istiyorum." Çocuk heyecanla kıkırdadı.
Geçen sene Yaşlı Dilenci ölmüştü. Bu yüzden onu kayıt ettirecek kimsesi yoktu. Yine de kendine çok güveniyordu, oradakilerin kendini bir şekilde kayıt ettireceğini umuyordu.
En çok üzüldüğü şey ise Yaşlı Dilenci'nin adını ona söylememiş olmasıydı. Tanıdığı ve ona yemek veren tek kişinin ismini öğrenememesi onu derinden yaralıyordu. Yaşlı Dilenci onu dilenmeye zorlasa bile ona sürekli öğüt verir ve yapması gerekenleri söylerdi. Lakin geçmişinden tek kelime etmemişti. Bu çocuğun en çok merak ettiği konulardan biriydi. Çocuk, etrafa yerdeki taşlarda oluşan oyukların üzerinde bulunan pis ve soğuk sulardan bir tanesini seçip üzerinden biraz içti, artık bu onu tiksindirmiyordu çünkü pis yerlere alışmıştı. Hasta olmak gibi bir sorunu da yoktu, Yaşlı Dilenci onun vücuduna her gün değişik şeyleri enjekte etmişti. Hasta olmamasını bunlara bağlıyordu.
Çocuk enjekte ettiği şeylerin ne olduğunu sorunca ilaç diyip geçiştirirdi. Çocuk, etrafa su sıçratarak gecenin karanlığında koşusuna devam etti.
***
Yaşlı Dilenci'nin öldüğü gece
Yüzünde hayatın tüm zorluklarını gördüğünü belli eden kırışıklıklar ve büyük çizgilerle birlikte yürüyen, sağ gözünde büyük bir yara izi olan yaşlı bir adam, büyük bir ağacın altına oturdu.
"Ah, sanırım bu geceden sonra vücudum daha fazla dayanamayacak." Hayattaki her şeyi deneyimlemiş olan, dilenci olarak bilinen bir Bilge, ölümün kendisi için geldiğini farketti ve sakince konuştu.
Ama birden, sağ tarafında büyük ve güçlü olduğu her halinden belli olan ve etrafına baskın bir aura yayan, büyük bir kılıç taşıyan bir siluet belirdi.
Büyük siluet hemen yaşlı adamın önünde eğildi."Tanrının Şefkati Büyük Qouen Usta."
Yaşlı adam kaşlarını şaşırmış gibi kaldırdı. "Ah, sen miydin Tou, ehehe, o ismi artık taşıdığımı sanmıyorum."
"Büyük Qouen, neden tüm kıtadaki en iyi şifacılar arasındayken krallık şifacısı görevini bırakıp sokaklarda rezil bir şekilde yaşamaya başladın? Neden Kral'a ihanet ettin? Sadece bu soruların cevabını merak ediyorum, lütfen doğruyu söyle." Genç ve güçlü adam saygıyla konuştu.
Qouen'in yüzünde sanki o gece öleceğine çok memnunmuş gibi bir gülümseme oluştu, ardından yavaşça konuşmaya başladı. "Evlat, bazen krallıktaki yerinden, ün, şöhret, kadın ve paradan daha önemli şeyler vardır. Ben krallığımıza ihanet etmedim, hatta ona çok büyük bir iyilik yaptım." Bunları söyledikten sonra bir an bekleyip çamur ve değişik pislikleri içinde barındıran sakalını okşadı.
"Ünümü ve şöhretimi feda ettim, ve hayatım kalanıyla yeni nesilden birisine bahis oynadım. Büyük ihtimalle çok büyük bir adam olacak." Dedi ve biraz bekledi, sonra yüzünü ekşitip, "Belki de sadece aptalın teki olup hiçbir şeyi başaramaz, bu ona kalmış. Eğer bir şeyler başarırsa krallığımızın yanında olmak da ona kalmış, zamanı geldiğinde onu krallığa girmek için zorlayamayacaksınız." Qouen kıkırdadı, onun da bu konuyu çok merak ettiği her halinden anlaşılıyordu.
"O kişinin ismi nedir? Bu kadar umut vadeden yeni nesilden sadece birkaç kişi var. Fozre Ailesi'nden Delikılıç Neiethora mı? Yoksa Sanmu Ailesi'nden Prenses olarak anılan dahi büyücü Renyia mı? Tengo Yua? Chue Boong? O kişi saydıklarımın içindeyse sadece söyleyin, sizin bu emeğinizin karşılıksız kalmaması için en iyi yerlerde eğitim alacak." Genç adam hırsla söyledi.
Yaşlı Adam bir kahkaha attı ve sesli bir şekilde konuştu.
"Bu saydıkların zengin babaları sayesinde yaşayabilen, kendileri çöp olan ve yeteneksiz olan iki veya üç aptaldan başka bir şey değil. Benim favorim ise bambaşka. Kendi başına hayatta kalabilecek, hayatın zorluğunu görmüş, zeki ve dayanıklı biri. Eminim senin saydığın kendini dahi sanan aptallar, en geç birkaç sene içinde onun önünde diz çökecekler. Haha."
Tou çok şaşırmıştı. Saydığı kişiler son derece potansiyeli yüksek olan ve ilerde çok güçlü olacakları kesinleşmiş isimlerdi. Onların aptal yerine koyulması yeterince garipti, üstüne Büyük Qouen'in birini böyle bir şekilde övmesi ve dahilere göre üstün tutması görülmüş şey değildi! Hemde birkaç senede hepsi onun önünde diz çökecek demişti. Bu dudak uçuklatacak bir şeydi!
Tou aşırı şaşırmış ve meraklı bir şekilde sordu. "Büyük Qouen, böyle övdüğünüz büyük kişinin ismini öğrenmek isterim. Onun ismi nedir?"
"Onun ismi mi?" Yaşlı adam yavaşça konuştu. Ölümünün çok yaklaştığını hissedebiliyordu.
"Zend." Yaşlı adam özlem duyarcasına söyledi.
"Zend Fungyuo. Eminim bu ismi ilerde çok duyacaksın."
Tou bu ismi hafızasına kazıdı."Zend."Bunu unutmamalıydı."Zend Fungyuo. İlginç, bu ismi hiç duymadım."
Bir anda Tou'nun kalbi tekledi."Bir dakika, Fungyuo mu?!" Ancak bunu sorduğunda, büyük bir meşenin daha bu dünyadan köklerini çektiğini farketti.
Hemen önüne geçip tüm kalbiyle hayatını en az on kere kurtaran adama selam verdi, ve son kez ismi tekrarladıktan sonra da Büyük Qouen'in bu dünyadan göçtüğünü söylemek için kralın yanına gitti
***

0 yorum :

Yorum Gönder