DD-Bölüm 46- Neler Oldu?!

3 Mayıs 2016 Salı

DD-Bölüm 46- Neler Oldu?!


//Yn: Bu bölümü gönlüme adeta bir ay ışığının sessiz ama muazzam güzelliği ile taht kurmuş. Ne yaparsan yap arkandayım diyen. Melodime armağan ediyorum. Umarım beğenirsin Melodim…
Selam millet Mete karşınızda. Yeni bir bölüme daha hoş geldiniz…
Bir önceki bölümden bildiğiniz üzere görevler falan filan geldi. Tam niyet ettim başlamaya dedim ya Allah!!...
Yazar abimiz sakin ol şampiyon dedi ve ensemden tuttuğu gibi yamacına çekti…
Oturduk konuştuk biraz.
Yukarıda gördüğünüz YN yi yazmak istediğini belirtti. Sonrasında ise bu bölüm seninle değiliz Mete dedi.
Dedim bende tamam abi senin canın saolsun zaten evde yarım bıraktığım Dead Pool filmim var onu açar izlerim.
Yolun açık olsun dedi ve eve gittim.
Tamam sattı azıcık beni ama olsun yenge hanıma aitse bu bölüm sıkıntı yok… (Hehehehe yazara azıcık yağ çekeyimde power up versin demi millet!! Ehehehe )
Tamam o zaman sizleri yeni bölüm ile baş başa bırakıyorum.
Haa!!! Dur ulan repliğimi unuttuydum.
‘’ Şimdi zamanda biraz geriye gidiyoruz. Benim alfadan okkalı dayak yediğim ve neredeyse ölmek zere olduğum o ana… ‘’
// Yb de meteye ne olduğunu bekleyenler … size tavsiye beklemeyin
Haydin görüşürüz!!
                        ***
Samuel arkasına bile bakmadan son sürat koşuyordu. Koşması gerekliydi çünkü orada durduğu her saniye yaşamı bir kıldan daha ince bir hale dönüşecekti…
‘’ O Gulyabanin arkasında beliren bir safkan!! Lanet olsun!! Avımı benden aldı!! ‘’ Diye düşündü Samuel.
Kendisine de sinirlenmişti. Kendi elleri ile avını o küçücük kıza kaptırmıştı…
Acaba geri mi dönse idi…
Bu iki saniyelik düşünce sürecinde ayaklarında ki tempo azalmış neredeyse durma noktasına gelmişti…
Kafasını iki yana salladı. Orada kalması kesinlikle ölümü idi.
Daha kokusunu aldığı anda anlamıştı kiim olduğunu ismini ‘’Tuğba’’ olarak değiştirmiş ‘’Milena’’ dan başkası değildi…
Civarda ki toprakların kendisine ait olduğunu düşünen yegane manyağın önde gideniydi.
En belirgin özelliği ise acımasızlığıydı. Rivayete göre kendi annesini bile daha 10 yaşında iken öldürmüştü…
Üstelik gözlerinden bir damla yaş bile akmamıştı.
O Gulyabani’yi ilk buldukları alana geri dönmüş olan Samuel’ in, karşılaştığı manzara her ne kadar sayısız kez görmüş olsa da midesinin bulanmasını sağlamıştı…
Ağzına doğru gelen o acı mide asidini geri yutkunurken yanan boğazı Samuel’i susatmış ve bir miktarda korkuyu üzerine yüklemişti.
Hızlıca bir plan yaptı.
Planın tek bir amacı vardı ‘’Kaçmak!’’.
Sırtı duvara dayalı omuzları çökmüş oturmuş vaziyette duran kıza baktı. Gulyabani her ne kadar kendisinden güçsüz olsa da anormalden daha güçlüydü. Bir insanı tek yumruk ile öldürebiliyordu…
Gözü yaşayan insanları taradı…
Elini tutmuş ve diz üstü yere çökmüş olan Sülo’dan başka birisinin bulunmadığını fark etmişti…
En nefret ettiği kişi…
Sülo yani Süleyman olarak bilinen bu malukat oldukça azgın bir tekeden başkası değildi. Öyle bir azgınlığı vardı ki…
Kurt kadınlar, Dişi kurtlar, Dişi kümes hayvanları, Dişi gulyabaniler ve hatta Dişi zombileri bir yolunu bularak azgınlığını dindirmek için kullanırdı.
Bir keresinde Samuel Sülo’nun çevrede ki insanlar ile konuşmalarına şahit olmuştu.
Ağzının suyu akan Sülo hararetlice bir şeyler söylüyordu. Merak etmiş olan Samuel dinleyebilmek için yanlarına doğru gitmişti.
‘’Bakın iyi dinleyin sizi ibne evlatları!! Zombi hatun mu s*kmek istiyorsunuz. Çok basit kollarından birini kesin bir kolunu bir demire bağlayın, Sonrasında ise ayaklar… ‘’
Bunları duyduğunda Sülo konuşmayı kesti ve ona doğru dönmüştü. Yağcılığın biri bin bir paradan her türlü yağcılığını atmıştı.
Her ne kadar sevmediği birisi olsa da bu adi herifin hayatı onun sorumluluğundaydı…
Sonuçta onun halkı idi..
Bu bir alfanın yapması gereken en temel özelliği idi…
Hızlıca dönüşümünü tamamladı ve insan bedenine tekrar yerleşti. Süleyman’ı kucakladığı gibi koşar bir şekilde kasabalarına döndüler…
Ama nereden bilebilecekti ki… Samuel bu yaptığı eylemin doğurmuş olacağı olaylar silsilesini…
                    ***
‘’Bu sırada biraz daha geriye gidiyoruz millet!! Taaa!! Eski bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığı zamana… Taaa… O göt veren Lucifer’in konuştuktan iki saat sonraki zamanına… ‘’
Aşırı derecede yoğun bir vakit…
İnsanlar işlerine gitmek için çabalıyor…
Herkesin kafasında sabah duydukları mesaj; ‘’Acaba doğru olması mümkünmü lan? ‘’ gibi bir düşünce…
Kimisi tamamen unuttu bile bu söylenenleri işleri daha önemli onlar için…
Kimisi ise sanki bu anı bekliyordu…
O insanlar o gün işe gitmediler, okula gitmediler, Her sabah seksini yapmadan işine gücüne başlamayan Niyazi amca bile isteksizdi…
Sanki o gün içine koca bir yük binmişti…
Hepsi… bu gün bir anormalliğin olduğunu biliyordu…
Devlet başkanı, Belediye başkanı, Vali… Bu güne başlamak istemedi ve kendilerini yeraltı sığınağına kitlediler…
Kendileri bile neler yatığını anlayamıyordu…
Herkesin garip davranışları bir yana bir kişi başka bir yanaydı…
Duydukları neşesini yerine getirmişti…
Uzun uğraşlar ile birlikte hesabını yapabildiği Günah ve Sevap tartısı sonunda bitmiş ve bittiği anda Günaha doğru terazi yere inmişti…
Ufak bir kıkırtı atan kişinin gözlerinden şıkları çıkıyordu…
‘’Zaman doldu… Lucifer görelim bakalım o anlat anlat bitiremediğin gücünü..."

0 yorum :

Yorum Gönder