YE - Bölüm 13 - Bitki Avı -2-

20 Mayıs 2016 Cuma

YE - Bölüm 13 - Bitki Avı -2-



''Bitki avı mı?'' Odilie başını hafifçe eğip merakla Kian'a bakıyordu.
''Evet. Ustam şehrin dışında bir ormandan bahsetmişti. Orada istediğim malzemeleri bulursam, Ruh yönelim testini kendi başıma yapabilirim.'' 
Odilie endişeyle yerinden kalkıp Kian'ın yanına koştu. ''Efendim yoksa, Kızıl Orman'a mı gideceksiniz?''
''Sanırım ismi buydu.'' 
''Efendim, orada sekizinci seviye yaratıklar olduğu söyleniyor, ben iksirleri sizin yerinize bulurum. Lütfen vazgeçin.'' 
Kian elini yavaşça Odilie'nin başına koyup saçlarını karıştırdı. Aslında Odilie, Kian'dan iki yaş büyüktü ama Kian olgunluk açısından yirmili yaşlardaymış gibi davranışlar sergiliyordu. ''Merak etme, ormanın iç kesimlerine girmeyeceğim. Malzemeler her ne kadar nadir olsa da dış kesimlerde bulacağıma inanıyorum. Hem benim için de ilginç bir deneyim olur.'' 
''Ama...'' Odilie tam itiraz edecekti ki Kian tarafından susturuldu. Kian yavaşça Odilie'nin yanağını okşadı. 
''Merak etme dedim sana. Şimdi gidebilirsin.'' 
Odilie daha fazla itiraz etmedi. Uysal bir evcil hayvan gibi başını sallayıp Kian'ın yanından uzaklaştı. Onun ardından Kian da pek fazla durmadı yurt odasına doğru yola çıktı. 
Yurt odasına vardığında Drest ve Berengar her zamanki gibi tartışıyordu. 
''Oh Kian.'' dedi Berengar. ''Dönem arasında ne yapacağımızı konuşuyorduk. Sen ne yapacağına karar verdin mi?'' 
Kian zihninde kısa bir süre düşündü. ''Kızıl Orman'a gideceğim. Birkaç parça bitki toplamam lazım.'' 
''Ne için?'' 
''Birkaç iksir yapacağım.'' dedi Kian, hemen konuyu değiştirmek istiyordu. ''Siz ne yapacaksınız?'' 
Drest şöyle bir arkaya doğru gerildi ve omuzlarını genişletti. ''Şehrin güneyinde, ovalarda bir festival olacak. Büyü yarışmaları olacak, güç gösterisi yapacak herkes. Ve ben çoktan ikinci seviye olan bir ateş büyücüsü olarak kendimi göstermek istiyorum. Kızlar da olacak. Büyük göğüslü, koca kalçalı kızlar.'' dedi, ağzının suları akarken. 
''Doğru, ben de onunla gideceğim.'' Berengar da Drest'i taklit ederek omuzlarını genişletmeye çalıştı ama omuzları zaten çok genişti. Buna gerek yoktu. 
''Sizi destekliyor olacağım, erken gelebilirsem bakmak isterim festivale.'' 
Kian gülüyordu. Yatağına uzanıp kendini uykusunun ferahlatıcı etkisine bırakmayı düşledi. 
***
*Hah, hah.*
Koşmaya ne kadar devam ederse etsin ıslak nefesleri ensesinde hissediyordu. Yine çığlık atamıyordu. 
''Benden korkma.'' diye haykırdı nefeslerin sahibi.
Dalga geçiyor olmalısın. Nasıl olur da korkmam senden? diye düşündü küfürler ederek. 
Önünü zar zor görüyordu. Sık ağaçların arasında koşmak yorucuydu. Arada bir tökezleyip hızını kaybediyordu ama ensesindeki nemi hissedince var gücünün çoğunu bacaklarına aktarıyordu. 
''Benden kaçma!'' dedi ses, çığlıkla karışık bir şekilde.
''Hey, ahbap! Kimsin bilmiyorum ama peşimi bırak!'' 
''Beni bekle! Benim seni beklediğim gibi bekle beni!'' 
Yine, toprağın üstüne çıkmış bir ağaç köküne takılıp tökezledi. Bir el omzuna dokundu, gayet sertti. 
***
Aniden uyandı Kian. Drest yanı başında dikiliyordu. Berangar'ın eli omzundaydı. 
''Uyandırdığın için teşekkür ederim.'' dedi Kian doğrulurken.
''Benim için basit bir şeydi.'' dedi Berengar böbürlenerek. 
Kian ona baktığında bir an için Boro'yu gördü. İstemsizce samimi bir gülümsemeyle baktı ona. Gözlerini ovuşturduğunda karşısında yine Berengar vardı. 
***
Kian sakin bir şekilde simya sınıfından çıktı. 11 tarifi başarıyla yapmasının ödülü olan üç bitki özünü beline astığı çantasına atmıştı bile. Adımlarını hızlandırıp şehrin dış kapılarına kadar geldi. Şehrin kapısındaki iki askerin yanı sıra üçüncü biri daha duruyordu. 
Beyaz elbisesi ve uzun siyah saçları, esen rüzgarın etkisiyle dalgalanan kız, kapının etrafındaki bütün gözleri üstüne toplamıştı. 
''Burada ne yapıyorsun Odilie?'' dedi Kian hızla kızın yanına giderek. 
Odilie en az saçı kadar siyah gözlerini Kian'ınkilerle buluşturdu. ''Efendi Kian'a bir şey vermek istiyorum.'' dedi ve elindeki uzun, ince torbayı Kian'a uzattı. ''Bu sizin için.'' 
Kian, Odilie'nin bembeyaz ellerinde tuttuğu torbayı aldı. Kahverengi sıradan bir torbaya benziyordu. Hızla torbanın ağzını açtı. Basit bir kısa kılıç duruyordu içinde. 
''Garnizonda hizmetçilik yaparak kazandığım miktarla anca bu kadarını alabilirdim. Ama en azından sizin gibi bir savaşçının silahsız olması biraz ironik geldi bana.'' dedi Odilie. Gözleri parlıyordu. ''Sizi bekliyor olacağım efendim.'' 
''Teşekkür ederim.'' dedi Kian ve içinden geleni yapmaya karar verip sıkıca Odilie'ye sarıldı. ''Geleceğim.'' 
Kian arkasına dönmeden şehirden ayrıldı. 
***
Kızıl Orman'a giden toprak yolun iki yanına da tarlalar sıralanmıştı. İlk başta sonsuza uzanıyor gibi görünen tahıl ekili tarlalar yol ilerledikçe verimsiz topraklara dönüşüyordu. 
Sonunda, şehir gözden kaybolup Kızıl Orman'ın ilk ağaçları ufuk çizgisinin üstünde belirdiği vakit toprak kızıla çalan bir siyah örtüyle kaplanmıştı. 
''Ağaçların kızıl olmasını beklemiştim.'' dedi Kian, ormanın girişinde dikilip ormanı incelerken. 
''Haah.'' 
Derin bir nefes alıp  ormana daldı. Sık ağaçların dallarını iki yana çekerken sessiz olmaya dikkat ediyordu. Her ne kadar dış bölgelerde güçlü hayvanlara pek rastlanmasa da yine de dikkatli olmalıydı. Sürü halinde gelen bir vahşi köpek sürülerine rastlamak hoş bir şey olmazdı. 
Ormanda ilerledikçe karşısına çeşitli seviyede  bitkiler geliyordu. Her yerde bulabileceği otları es geçmek zorundaydı. Her ne kadar maddi düzeyi ucuz bitkileri alacak düzeyde dahi olmasa da çantasında saklayabileceği alanlar kısıtlıydı. En azından bir boşluk eşyası edinene kadar en nadir bitkileri yanına alabilirdi. 
''Gerçi, boşluk eşyası alacak duruma geldiğim zaman para sıkıntısı çekme gibi bir durumum olmayacak ama...''
*Kükreme*
Bir anda arkasında gelen kükreme sesiyle irkildi Kian. Ses yakından ama kısık gelmişti. Yavaşça kafasını çevirdiğinde karşısında yavru bir büyülü yaratık duruyordu. Siyah Aslan!
Normal bir aslan sıradan hayvanlardan kabul edilirdi. Kian'ın şu anki savaşçı seviyesi yetişkin bir aslanla karşılaşmak için fazlasıyla yeterliydi. Ama siyah aslan bir büyülü yaratıktı. Yetişkin bir siyah aslan dördüncü seviyede oluyordu. Siyah aslanlar en zayıf aslan türleri arasında olsa da yine de güçlüydüler. 
''Neyse ki sadece bir yavru.'' dedi Kian karşısında dikilen aslan yavrusunu incelerken. ''Seni öldürmem mi gerekiyor? Muhtemelen seviye sistemine giriş dahi yapmadın.'' 
Kian kendine hakim olamayıp yavru siyah aslana doğru ilerlemeye başladı. Adımları yavaş ve ağırdı. Ses çıkarmadan ilerlemeye özen gösteriyordu. Ama beklediğinin aksine aslan ondan aynı yavaşlıkta uzaklaşmaya başladı. Her ne kadar bir büyülü yaratık olsa da sonuçta hala yavruydu.
''Madem korkacaksın, neden kükreme zahmetine giriyorsun seni lanet olasıca velet!'' dedi Kian, fısıldayarak konuşmayı ummuştu ama ne yazık ki bu aralar kendini kontrol sorunu yaşıyordu ve sesi ormanda yankılanmıştı. ''Hay lanet!'' 
Yine yapmıştı... 
Ama yavru aslan sese tepki vermiyordu. ''Beni duymuyor musun?'' Direk siyah aslana doğru söylemişti bunu. Hayvan tepki vermedi. ''Bunu yapma bana, bir de kulakların mı sorunlu? Bu seni öldürmemi imkansız hale getirmeye başladı. Sanırım yapamayacağım.'' Durdu, yavru aslan da onun hareketini kesmesiyle beraber geriye adım atmayı kesti. ''Evet, çok merhametli bir insan olmaya başladım değil mi?'' 
Yavru aslana son bir kez daha bakıp aksi yöne ilerlemeye başladı. Gerçekten dakikalarını onu öldürmeyi düşünmek için harcamıştı. Ve sonunda merhamet etmişti. ''Hem, büyülü yaratık olsa da sadece yavruydu. Muhtemelen güç çekirdeği oluşmamıştır. Boşuna vakit kaybı olacaktı. Ayrıca kaçmaya başlasa yakalamam da zor olurdu. Bırakmak en iyisi.'' 
Kian kendini rahatlatma çabalarını sıralamaya devam etti içinden. Ama çok da uzak olmayan bir kükreme duydu. Öncekinden kalın ve kuvvetliydi. Arkasına dönmeli miydi? Yoksa tahmin ettiği üzere koşmaya mı başlamalıydı? 
''İlk dakikadan büyülü yaratıklarla karşılaşmak zorunda mıydım? Benimle taş*k mı geçiyorsunuz lan.'' En azından sessiz konuşmayı başarmıştı...

 ******************

Bazı kişisel sebeplerden ötürü geç gelen bir bölüm daha. Çok fazla kişisel sebep gösteriyorum, idare ediverin artık. :)

0 yorum :

Yorum Gönder