Ar Bölüm 4

10 Mayıs 2016 Salı

Ar Bölüm 4


Bölüm 4 - Mülaakat
Zend bu sesi duyunca anında şiddetli bir heyecan seline kapıldı.
Korku ve heyecan içinde platforma doğru ilerlerken, Tofu'da platformdan kan ter içinde aşağı iniyordu.Yolda Zend ile karşılaştı, başıyla onu selamladı ve kısaca "Başarabilirsin." diyerek ona cesaret verdi.
Zend'in, göğüs kafesiyle savaşa giren çıldırmış kalbi, birazcık da olsa sakinleşti.
Platforma doğru yürürken, aslında geçen bir dakika, Zend'e bir saat gibi gelmişti. Hatta yolda, "En azından sahneye çıkabilsem." diye söylenmişti. Buraya gelmeden önce kendine duyduğu bütün güven duygusu, sanki kuş olmuş uçmuştu.
Zend'e saatler gibi gelen yürüyüş sürecinin sonucunda, sonunda platforma varmayı başardı.
Karşısında oturan çatık kaşlı sert adam, "Kendini tanıt genç adam!" diye bağırdı. Zend bir anlığına ürktü, ardından çok fazla beklememesi gerektiğini, bunun kendi adına kötü bir izlenim bırakacağını düşündü ve kendini kekelemeden konuşmaya zorladı.
"Ben Zend." Zend korkusunu ve heyecanını yendi ve konuşmayı başardı.
Karşısındaki adam öfkeyle kükredi."Benimle konuşurken efendim diyeceksin seni aptal çocuk. Ayrıca sadece sahip olduğun bir isim mi? Sana kendini tanıt dediğimde aileni de söylemen gerekir. Ailen sana öğretmedi mi?"
Bir anlığına Zend, ailesi olmadığı için kendini çok üzgün hissetti. Ama bu hüzün, kalıcı bir hüzün değildi. Çünkü Zend bu zamana kadar zaten anne ve babasının yokluğuna alışmıştı. Heyecanına hakim olmaya çalışarak söyledi,''Efendim, anne ve babamı hiç tanımadım, dolayısıyla ailemi ve soyadımı bilmiyorum.''
Zend'in söylediği en son şeyle birlikte, platformun karşısın onu izleyen Tofu, yüreğinden gelen bir üzüntü hissetti. Zend'e soyadını ikinci kez sorduğu için son derece pişman oldu. Zaten anne ve babasız büyümek yeterince zor iken, birde kendisi çocuğun yarasını deşmişti.
Tofu'nun aksine, adamın yüzü hala sertti ve değişmemişti. Belki de karşısındaki çocuğun kendini acındırmak ve okula alınmak için bunları söylediğine inanıyordu. Ancak bilmediği bir şey vardı, Zend henüz yalan söyleyemeyecek kadar saf ve temizdi, yani istese bile söyleyemezdi. Çok küçük bir ihtimal olsa da söylemeyi başarsa bile, bu çok belli olurdu.
''Kuralları biliyor musun?'' adam sert bir şekilde sordu, bu soru tüm çocuklara sorduğu rutin sorulardan biriydi. Aile ve soyadı meselesine çok takılmamış gibi duruyordu. Sonuçta okulda birçok ailesi olmayan çocuk vardı.
''Evet biliyorum, efendim.'' Zend hızlı ve bağırarak söyledi.
''Güzel. Öyleyse başlayalım.'' sert adam her çocuğa tek tek kuralları açıklamaktan bıkmış gibi görünüyordu, bu yüzden Zend'in kuralları bilmesi onun işine gelmişti.
''Tüm gücünle duvara vur!'' adam sertçe bağırdı.
''Tamam efendim!'' Zend'de kendi sesini adamın sesinin yüksekliğine ulaştırmaya çalışarak bağırdı.
Ardından yumuşak gibi görünen duvara doğru yürüdü, aslında yumuşak olmadığını, sadece uzaktan yumuşak gibi göründüğünü fark etti. Elini yumruk yaptı, yumruk yapılmış haldeki eline bir kez baktıktan sonra tüm gücüyle duvara vurdu. Yumruk atarken omuzundan gelen gücü kullanmıştı. Yaşlı Dilenci böyle yapması gerektiğini söylemişti, eğer böyle yaparsa yumruğunun daha düzgün ve güçlü olacağını da söylemişti.
Duvara yumruk attığında hiçbir şey hissetmedi. Duvara vurunca elinin acımasını bekliyordu, bunun yerine yumuşak bir saman yastığına yumruk atmış gibiydi. Duyduğuna göre tüy ve pamuktan da yastık yapılıyordu, ama hiç onların nasıl hissettirdiğini tadamamıştı. Saman yastıktan daha yumuşak bir şeyi olmamıştı yine de o buna razıydı. Başını koyduğu zaman 'puff' sesi çıkarıp dışarıya bir kaç saman tanesi atan, kafasını yana döndüğünde samanın ağır kokusunu aldığı o samandan yastıkları seviyordu. Ama bu, pamuktan yastıklara hayır diyeceği anlamına gelmiyordu.
Duvara tüm gücüyle yumruk attıktan sonra kolu ağrımaya başladı, ama bunun sebebi sert bir cisme vurmaktan dolayı değildi. Sanki duvara vurunca, kolundaki tüm güç o yumuşak olarak gördüğü duvara akıp gitmişti. İlk aşamayı başarıp başaramadığını kontrol etmek için adamın yüzüne baktı, ama adamda en ufak bir duygu belirtisi göremedi. En baştaki gibi sert bir şekilde duruyordu.
Adam bağırarak ''İkinci aşama!'' dedi. Zend'in kalbi bir heyecan dalgasıyla daha mücadele etti. Bir kaç saniye bekleyişten sonra kalbi heyecan dalgasına karşı galip gelmeyi başardı ve adamın işaret ettiği yuvarlak yere gitti.
''Otur!'' adam, Zend'e oturması için emir verdi. Zend bunu istemsiz olarak uyguladı, adamın sesindeki baskıcılık ve korkunç aura, Zend gibi güçsüz bir çocuğun iradesi karşısında son derece üstün geliyordu. Adama karşı çıkmak gibi bir seçeneği yoktu, olsa da asla karşı çıkmazdı çünkü Krallığın Şövalye Okulu'na girebilmesi buna bağlıydı.
Zend hızlıca kafa salladı ve yuvarlak alanın içine yavaş bir şekilde oturdu, iki saniyeliğine kolunu sıvazladı. Hala ağrıyordu, kolunu tek başına hareket ettirmek için dermanı yoktu.
Zend oturduğunda, adam ona gözünü hep açık tutmasını, on saniyeliğine nefesini tutmasını ve hareket etmemesini, aksi halde elementinin yanlış belirlenebileceğini söyledi.Tabii ki bağırarak ve kaba bir biçimde.
Zend bunları zaten biliyordu, biraz önce çıkan çocukların nasıl yaptıklarını dikkatle izlemişti ve adamın dediklerini harfiyen yaptı.
''Tanrım, Cennetler, Şeytan, beni kim duyabiliyorsa lütfen elementim karanlık olsun, lütfen.'' Zend beklenti içinde insanların onlara taptıklarını, onlar için kan döktüklerini ve sokaktaki dilenciler yerine para attıkları varlıkları, belki kendisine yardım ederler diye düşünüp dua etmeye başladı. Ayrıca karanlık elementini bu kadar istemesinin sebebi, çok nadir bulunması, anında eğitim için krallığın üzerinde oldukça söz sahibi olan bir kuruluş olan bir yere gönderilmesiydi.Hemde karanlık elementine sahip olanlar, krallıkta el üstünde tutuluyorlardı çünkü üstün bir yıkım güçleri vardı.
''Hmm, garip.'' Sert adamın sesi duyuldu.
''Garip mi? Karanlık elementi okuduğum kitaba göre çok az bulunan bir element olmalı. Belki de benim gibi ailesi olmayan bir çocukta olduğu için sert amcaya garip gelmiştir.'' Zend bir keresinde Yaşlı Dilenci'den doğum günü hediyesi olarak içinde elementlerin ve temel büyülerin yazılı olduğu bir kitap almıştı. Kitap on sayfalık olmasına rağmen tüm sayfalarını tek tek okuyup ezberlemişti. Hatta tüm elementlerin en temel büyülerini yapmayı deneyip başarısızlığa uğramıştı, bunu da hiç eğitim almamasına bağlamıştı.''Yoksa ateş ve karanlık elementleri birlikte mi geldi? Öyleyse daha güzel olur ve ondan dolayı garip diyebilir. Hangi elemente yatkınım acaba, çok merak ediyorum. Hızlı bitse bari.'' Zend heyecan içinde söylendi.
''Tamam, ikinci aşama bitti, hadi üçüncü aşamaya geçelim.'' Bu sırada Zend Tofu'ya bakma fırsatını yakaladı. Kişide bulunan elementler, adamın önündeki biçimlendirildiği belli olan bir kayadan başka bir yere de yansıtılıyordu, ancak bu yer mülakat alanının tam üstündeydi. Bu sebepten dolayı Zend elementlerini göremiyor, ama izleyiciler görebiliyordu. Elli kişiden fazla olan izleyicilerin arasından, Tofu'yu buldu. Platformun üzerindeki tabelaya baktığı belliydi. Yüzü bembeyaz olmuştu, dudağını o kadar sert ısırmıştı ki bir damla kan çenesinden aşağı damlıyordu. Tofu'ya ne oldu da böyle bir ifade takındı diye düşündü Zend. ''Acaba elementlerimi görüp şok mu oldu ki? Haha.'' Zend sevinçli bir şekilde kıkırdadı. Elementlerini kendisinin görememesi tam bir hayal kırıklığıydı, buna aşırı üzülmüştü.
''Yere yat!'' sert adam tekrar kaba bir şekilde bağırdı. Zend ona uydu ve yerde beliren dikdörtgen alana yattı. Tam yatarken adamın yüzünü bir yoklamak istedi, belki bu sefer elementlerinin çokluğundan ve güçlü olmalarından dolayı şaşırmış bir ifade takınır diye düşündü. Ancak adamda yine bir duygu yoktu.''Bu adam da bir şeyi belli etsin artık be!'' diye sitem etti Zend.
Yere yattığında, aniden gelen bir şok dalgası hissetti.

0 yorum :

Yorum Gönder