Yıldırım Efendisi: Bölüm 4 Kuzey Yeli… Felaket

5 Mayıs 2016 Perşembe

Yıldırım Efendisi: Bölüm 4 Kuzey Yeli… Felaket


Bölüm 4: Kuzey Yeli… Felaket
Alvez, yanında en yakın yardakçısı ve belki de tek arkadaşı Zak ile birlikte onlara bakıyordu. Alvez'in aksine Zak ukala biri değildi. Daha sakin tavırlarıyla Alvez'i çoğu zaman dizginleyen kişi oluyordu. Alvez bir tek onu dinler, sadece onun yanında istediği gibi konuşmasına izin verirdi.

''Burada ne arıyorsun Alvez?'' Remigi, sonunda kendine gelmiş ve soğuk gözlerini Alvez'e dikmişti.
''Hahaha, sadece o şişkonun Kian'ın yanında o iğrenç sesiyle bağıra bağıra ağlaması kulak tırmalıyor. Açıkçası Kian'ı rahatsız etmesi beni mutlu eder. Hahaha.'' Alvez cevap beklemeden, Kato ve Remigi'nin sinirli bakışlarını umursamadan yanlarından geçip gitti. Zak başını öne eğip onu takip etti.

''Aşağılık piç.'' dedi Kato, elinde gümüş renginde, parlak bir hançer belirmişti. ''Onu hemen şurada öldürebilirim.''
Remigi elini Kato'nun eline uzattı. ''Hey, sakin ol! Hiç sırası değil. Boro'yu bulup şuradan ayrılalım artık. İçim ürperiyor.''
(YN: Ya evde yoksan... )
(Yayıncı Notu: İçim ürperiyoooorrr.... ya evde yoksaaaannn)

Üçü birlikte Kian'ın yanına geldiler. Geçtikleri koridorlar bomboştu. Bütün okul ayrılmıştı ve geride sadece birkaç kişi kalmıştı. Kian ve Üstat Mao Lin dışında diğerleri de bu gece ayrılacaktı buradan.

Revire girdiklerinde Üstat Mao Lin'i Kian'ı getirdikleri zamandan farklı bir kitap okurken buldular. Kian hala sedyesinde uyuyordu ve ortalıkta Boro'nun orada olduğuna dair bir iz yoktu.

''Ona bakmak için mi geldiniz?'' Dedi Mao Lin, gözlerini kitaplarından ayırmadan sakin bir şekilde.
''Ha, hayır. Boro buraya geldi mi Üstat?'' Alesia konuşurken hızlı bir şekilde nefes alıyordu.

''Kian buraya geldikten sonra bir kere uğradı o kadar. Kayıp mı yine?.'' Kitabını gözlerinin önünden indirip karşısında dikilen çocuklara baktı. ''Her zaman böyle olmuyor mu? Çıkar birazdan.''

''Ama Üstat Mao, birazdan arabalar harekete geçecek. Onu şimdi bulmamız gerekiyor.'' Dedi Alesia. Remigi ve Kato hala sakin bir şekilde bekliyorlardı.

Tam o sırada Kato daha fazla dayamayıp elini çantasına attı. Üstat Mao Lin'e uzattığı elinde küre şeklinde parlak bir şey vardı. ''Kian bunu kimseye göstermememizi istemişti ama sanırım mecburuz. Rica etsek bunu kullanabilir misiniz Üstat?''

Alesia, Kato'nun elindeki parlak küreye büyülenmiş bir şekilde bakıyordu. ''O elinde tuttuğun şey...''
Üstat elindeki kitabı tamamen bıraktı. ''Yoksa bir yer bulucunuz mu var?''
''Bir ay kadar önce Kian bulmuş, nerede bulduğunu söylemeden Kato'ya verdi.''
''Çok fazla güç istediği için biz kullanamıyoruz. Bu yüzden Üstat Mao, yardımcı olursanız çok iyi olur.'' dedi Kato.

Üstat Mao, sakince yer bulucuyu Kato'nun elinden aldı. Kısa bir süre inceledikten sonra elinden yüksek miktarda büyü gücü küreye doğru akmaya başladı. Bir dakika boyunca süren akış kesildiğinde Mao Lin gözlerini açtı. Dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. ''Yemekhanede. Bay Husayn ayrıldığı için boş yakalamış olmalı orayı.''

''Şu çocuk...''
Alesia cümlesi tamamlayamadan büyük bir gürültü koptu dışarıda. Gece gündüze dönmüştü. Gökyüzünden gelen parlak ışıklar toprağa çarpıyor ve çarptığı yeri etrafa dağıtıyordu. Işıklar yavaşça okula yaklaşıyordu.

Genç kızın gözleri parlamaya başladı. Dudakları aralandı ve tiz bir çığlık bıraktı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Göz yaşları o kadar hızlı akıyordu ki kısa süre içinde şeffaf yaşlar yerini kana bırakmıştı. Onu yaşıyordu, rüyasında gördüğü şeyi aynı günün akşamına yaşıyor olmak... Her şey çok hızlıydı, bunu karşılayamazdı.

''Neler oluyor?'' diye bağırdı Remigi.
Mao Lin bu sırada yumruklarını sıktı. ''Yeniden oluyor, aşağılık Azel. Bizden her şeyi sakladı mı?Seni lanet olasıca!'' Öfkeyle çevresine bıraktığı baskısı üç çocuğun üzerine çarptığı anda aklı başına yerine geldi.
''Ne yeniden oluyor üstat?'' Kato, Alesia'nın yanı başında çömelmişti.
''Bu felaket, dokuz...''

Üstat Mao Lin cümlesini tamamlamadan gökyüzünden inen ışıklar okula varmıştı. Büyük bir gürültüyle çarptı okulun devasa taş duvarlarına. Parçalar önce etrafa saçıldı, sonra başka ışıklar tarafından tuzla buz oldu. Okul yaklaştıkça hepsinin içindeki korku doruğa ulaşmıştı, sakinliği ve olgunluğu kendinden yirmi yaş büyük olanlardan bile daha fazla olan Remigi bile gözlerini tutamamıştı. Alesia bayılmışken yanındaki Kato, bir yandan küfrediyor bir yandan ağlıyordu. Yıllar sonra ilk kez yaşanmış bir şeydi bu.

Her şey dakikalar sürmüştü. Kuzey Yeli Yetimhanesi ve çevresi tamamen başka bir yere dönüştü. Dağlar ikiye hatta üçe ayrıldı. Gürültüsü sadece çevresindeki şehirlerden değil, komşu krallıklardan bile duyulmuştu.

Sirenler çalınmış insanlar bulduğu sığınaklara kaçmıştı. Binlerce kilometre ötede savaşan iki orduya ateşkes ilan ettirecek kadar yüksek bir gürültüsü olmuştu felaketin. Işıklar gökyüzüne geri döndüğü zaman bile insanlar korkudan yerlerinden ayrılamamıştı.

Felaket sona erdikten sonra tüm kıta üzerinde rüzgar esti, tatlı bir rüzgardı. Kuzeyden gelen bir rüzgardı. Yok ettiği yetimhanenin adına yakışır bir rüzgardı.

Her şey yok olmuştu. Okulun bütün binaları, çevresindeki köyler. Sadece...

0 yorum :

Yorum Gönder