Ar Bölüm:37

10 Mayıs 2016 Salı

Ar Bölüm:37



Bölüm 37 (Bununda yokmuş :D)

"Yüzüğün içindekilere mi?" Saga konuştu. "Ne oldu ki?"

Zend panikledi, eğer Saga üstünü ararsa ve yüzüğü bulursa yapacak bir açıklaması yoktu. Ne diyebilirdi ki? Havadan el düştü mü?  

"Iıı... Şey, ara sıra kendi yüzüğümün içindekileri görmek isteyebilirim diye düşündüm." Zend aklına gelen en mantıklı şeyleri söyledi ve Saga'nın buna inanmasını diledi.

"Anladım, demek öyle. Yüzüğünün içine bakmak için yüzüğü başkana göstermelisin.Onda yüzüklerin içini gösteren büyülü bir eşya var. Daha doğrusu, birçok kişide o büyülü eşya var, ancak başkan yirmi yaşının altındaki üyelerin yüzüklerini kontrol eder. Başka bir kardeşin yapması yasaktır." Saga açıklayıcı bir biçimde konuştu.

Zend şaşırdı. "Yasak mı? Peki neden?"

"Bunu bir tek başkan bilir. Nedenini de bize söylemez, ne zaman sorsak geçiştirir konuyu. Ama kendin bir büyülü eşya bulursan kendin bakabilirsin. Tabii bu epey zaman alır, bazı büyülü eşyalar çok nadir bulunur," Saga dirseğiyle yanındaki açık kahverengi kadını işaret etti. "en iyisi sen Hefrols ile aranı iyi tut. Büyülü Eşyalar dersinizin hocası o olacak çünkü."

Zend kadına baktı, kadın ona göz kırptı.

Bir anda arkalarında bir silüet belirdi. "Adım mı geçti acaba kızlar?" adam elini Zend'in omzuna koydu.

"Ah, başkan da gelmiş." Saga konuştu. "Zend de bize ileride nasıl yüzüğünün içine bakacağını soruyordu. Koyduğunuz kuralı söylüyordum ona."

"Anlıyorum. Küçük kardeş, bir sorun yok, değil mi?"

Zend'in bir anda kalp atışları hızlandı. Karşısında bir Ruh Şövalyesi vardı ve o adam Zend'den çok daha güçlüydü. Zend, yalan söylediğini anlayıp anlamayacağını merak etmeye başladı. Eğer anlarsa çok kötü olurdu.

"Hadi gel küçük kardeş, bir çay içelim." Karkan Zend'in omuzundan tuttu, arkadaşça davranarak onu odasına çağırdı. Çocuğun cebindeki çıkıntıyı çoktan fark etmişti.

"Ç-Çay mı?" Zend Karkan'ın, kesin yalan söylediğini anladığını düşünüyordu. Ama kabul etmekten başka çaresi yoktu. "T-Tabii."

Yavaşça Karkan'ın odasına yürümeye başladılar. Adamın odası ikinci kattaydı.

"Geç otur kardeşim." Karkan önünde masa olan sandalyeye oturdu, Zend'e de oturması için bir sandalye gösterdi. Zend de karşı çıkmadan sandalyeye oturdu.

"Buraya neden geldiğimizi az çok tahmin ediyorsundur." Karkan rahatlatıcı sesiyle konuştu.

Zend kesinlikle yakalandığını düşündü ve artık bundan şüphe bile duymuyordu. Belki Beyaz Taç'tan bile atılırdı, ve artık gölgesine sığınacağı bir hocası bile yoktu. Yavaşça başını salladı, terlemeye başladı. Başını sallamayı bitirdiği anda adam daha konuşmadan konuşmaya başladı, eğer suçunu kendi itiraf ederse daha az ceza alacağını düşünüyordu.

"Başkan, yemin ederim onu çalmadım ya da kötü bir şey yapmadım! Sadece bir anda ortaya çıktı ve çok korktum, sonra da panik yaptım ve kimse görmeden cebime koydum. Özür dilerim, lütfen beni affedin! Beyaz Taç'tan atılmak istemiyorum!"

Karkan gülümsedi. "Kardeşim, eğer cebindeki yüzükten bahsediyorsan, o hiç umrumda değil. Kendin elde ettin onu sonuçta, o artık içindekilerle beraber senin. Hem bir yüzüğü zaten çalamazsın. Sahibi fark ettiği anda eline geri döner. O yüzüğü almayı başarmış olman, birini öldürüp de aldığını, ya da aldığın kişinin hâlâ yüzüğünün çalındığını fark etmediğini göster ki bu çok zor. Aynı zamanda, eğer onun sahibini öldürdüysen bile bunu bu yaşta başarmış olmandan gurur duyarım ve sana ödül veririm. Yani korkmana gerek yok. Bu dünyada her şey böyle işler. Gereksiz yere kardeşlerine yalan söylememe gerek yok, kimseye söyleyemeyeceğin şeyleri bana söyleyebilirsin. Hallederim."

Zend adamın anlattıklarını tek solukta dinledi ve aşırı derecede mutlu oldu. Şu an üzerinden muazzam bir yük kalkmıştı ve o kadar rahatlamıştı ki, oracıkta uyuyup kalabilirdi. Karkan'ın kendine kızacağını düşünüyordu, ama adamın dediği gibi dünya artık böyle işliyordu ve kızılacak bir durum yoktu.

"Hatta ver yüzüğü içine bakalım. Neler kazandın, merak ediyorsun değil mi?" Karkan elini uzattı.

Zend minnettarlıkla cebinden yüzüğü çıkarıp adama uzattı. Karkan da önce elindeki yüzüğe baktı, sonra masadaki çekmecelerin birinden dikdörtgen, taşa benzeyen bir şey çıkardı.

"Buna Ölçer denir. Çoğu şeyi bununla ölçebilirsin. Başındaki yüzük deliğine yüzüğü soktuğun zaman içinde olan her türlü para ve eşyaları görebilirsin." Karkan'ın çıkardığı dikdörtgen taş, koyu kızıl renkteydi ve bir el büyüklüğündeydi.

Birkaç saniye sonra taşın üstünde yazılar çıkmaya başladı ve kısa bir süre geçtikten sonra tüm taşın üstünde yazılar vardı.

"İçinde bir milyon altın sikke var Zend!" Karkan konuştu. Sesinde coşku vardı.

"Vay canına!" Zend kendini tutamadı ve bağırdı. Paraları Yaşlı Dilenci'ye sorduğunda, bir ailenin yılda yüz altınla normal bir şekilde yaşayabileceğini öğrenmişti. Ama Karkan şimdi ona bir milyon altını olduğunu söylüyordu. Şaşırmayacaktı da ne yapacaktı?

"N-Ne?!" Karkan taşa bakarken yüzünü çok şaşırmış bir ifadeye çevirdi.

Zend bir milyon altını görünce bile şaşırmayan birinin neye şaşırdığını çok merak etti

0 yorum :

Yorum Gönder