Ar Bölüm:27

10 Mayıs 2016 Salı

Ar Bölüm:27



Bölüm 27 - Yıkıcı

"Usta, bana şimdi yapabileceğim için kızabilirsin." Zend hızlıca düşündü ve geçen yıl ustasının dediklerini hatırladı.

Gözlerini kapattı, eline doğru giden bir mavi iplik hayal etmeye çalıştı.

"İşe yaramayacak! Ağzı neredeyse gözümün önünde!" Zend umutsuzluğa düşerken, tüm olumsuz düşüncelerinden kurtuldu ve elindeki mavi ipliği net olarak gördü. Ama bu sefer geçen sene olandan çok daha büyük ve maviydi.

"Oldu olacak!" Zend mavi ipliği görünce heyecanla haykırdı ve hayal etmeye devam etti. "Şimdi onu çoğaltmalıyım."

Elindeki mavi top büyürken devin ağız kokusunu aldı, nefesini yüzünde hissetti. "Olmayacak! Daha zaman lazım!"

Zend, elindeki topun yeterince büyümediğini düşündü, ama dev o kadar yaklaşmıştı ki bekleyecek zamanı yoktu. "Birazcık daha lazım." Zend yorumlamaya devam etti, o saniyede bir elimle bu kadar yapabiliyorum, neden iki elimi de kullanmıyorum?" diye düşünürken sol eline bakmasıyla şok oldu. Sağ elindeki toptan bir de sol elinde vardı! Aslında zihinsel olarak baktı. Henüz gözlerini açmamıştı.

Sol elini de sağ eline koyup, topun büyüklüğünü ikiye katladı ve gözlerini açtı. Devin ağzı ile vücudunun arasında yaklaşık iki karış mesafe kalmıştı, bu durum onun panikleyip elindekinin tamamını deve karşı ateşlemesine sebep oldu.

Elinden bir ateş benzeri duman çıktı. Zend hangisinin olduğuna karar verememişti. Dumanımsı ateş sadece Zend'in kafası büyüklüğündeydi ama hedefe giderken git gide büyüyordu. Zend onun büyümesini nasıl gördüğünü merak etmişti, ama başını biraz yana çevirdiğinde yavaş giden şeyin top değil, her şey olduğunu anladı. Yani dev ona gelmeyi neredeyse kesmiş, gıdım gıdım ilerliyordu ve Hollis'in göz kapağını kırpışının uzun zamandır devam ettiğini fark etmişti.

"Kral moduna girmiş olmalıyım! Haha!" Zend bir anda coşku ve heyecanla doldu ve bağırdı, tabii ki içinden.

Top birden daha da hızlandı ve devin ağzına girdi. Top toplukdan çıkmış, artık düzgün bir ışığa benzemişti. Siyah ve düzgün bir ışığa.

Top ışığa dönüşüp devin ağzına girdiği anda zaman normale döndü, ve ışık kayboldu. Zend devin ağzının içinden arkadaki araziyi görebiliyordu. Arazide sanki biraz önce itinayla çizilmiş düzgün bir çizgi vardı. Bu çizginin altında yeşillik, ağaç ve taş gibi şeyler kalmamıştı. Sadece toprak vardı, ama Zend ışığın doğrultusunun yerden en az bir adam boyunda yukarıda olduğuna yemin edebilirdi.

"N'oluyor?!" Fun kalan iki devin de ayaklarına bir kesik açıp hemen Zend'in yanına koştu.

Zend yere düşmüştü. Önündeki ağzı delik devin yere düştüğünü gördü, ama tekrar korkuya kapıldı. Ağzı delik devin arkasında bir dev daha vardı!

Zend daha bir şey söyleyemeden ağzı delik devin arkasındaki dev de gürültüyle yere düştü. Zend farketti ki, onun karın bölgesinde de en azından Zend'in boyunda bir delik vardı.

"Ne yaptın sen Zend?! Bunu nasıl yaptın?!" Fun iki dev cesedine bakarken şaşkınlıkla bağırdı.

"Sakin ol Fun, bu onun elementi." Hollis Fun'un aksine hiç şaşırmamıştı ve gümüşi rengini ve kuyruğunu yok ettikten sonra Zend'in yanına geldi. Zend, onun kuyruğunu nereye soktuğunu merak etmişti. Yoksa?

"Bu onun elementi de ne demek?! Böyle bir zararın sekiz yaşındaki bir çocuktan çıkmasının imkânı yok!" Fun hiç sakinleşmemiş gibiydi.

"Dediğim gibi, bu onun elementi." Hollis aynı cevabı verdi.

"Demek onun elementi!" Fun tekrar bağırdı ve hırsla Zend'in yanına geldi. Zend'i gövdesinden tuttuktan sonra, "Hahaha, bu mükemmeldi Zend! Hadi tekrar yap. Kesin olarak eminim ki bu yeni bir element. Ben o saldırıyı göremedim bile. Ben göremedim Zend, ben. Kral modu açık olan ben. Ve tek bir saldırıda bu kadar hasar verdiğine bakarsak, karanlıktan güçlü bir element," dedi ve devin arkasındaki araziye baktı. "ve hayli yıkıcı da."

"Hayır, henüz değil. O daha birinci seviye bir büyücü ve zihinsel açıdan dayanıklılığını artırmadan önce onu kullanması imkânsız. Senin de dediğin gibi, o hayli yıkıcı." Hollis konuştu.

"Senin de haberin vardı yani Hollis! Bana neden böyle muhteşem bir şeyi söylemedin?! Bu çocuk bu elementle ve bu yetenekle gelecekte bir orduya bedel olacak!"

"Tabii ki haberim vardı. Onu kullanmasını yasakladım. Ve henüz kullanmayacak, Beyaz Taç'ın içinde de kullanmayacak. Ben onun ustasıyım ve onu kullanmasını yasaklıyorum o kadar. Onu neden yasakladığıma gelirsek," Hollis Zend'e döndü ve konuştu. "ona bir saldırı yap Zend. Ama biraz önceki kadar sert ve büyük olmasın."

"Tamam usta." Zend ustasının talimatına uydu ve biraz önce yaptıklarını aynen yaptı. Elinde ipliği biriktirdi, top henüz küçükken karşısında duran Fun'a yolladı.

Fun, tıpkı geçen yıl Hollis'in başına gelen olaydaki gibi hareket edemedi, dumanımsı ateş ile arasında bir el boyu kadar mesafe kalınca mecburen kral modunu açtı ve yerde can çekişen bir deve kılıcını fırlattı.

Nefes nefese kalmıştı. Alnından aşağı inen ter damlaları görünüyordu. "B-Ben hareket edemedim." kekeledi ve yere çöktü. Yaklaşık on saniye sonra Zend'e baktı, ellerini havaya kaldırdı ve, "Bu hayatımda gördüğüm en muhteşem şeydi! Zend sen bir mücevhersin ve Beyaz Taç seni işlemeyi çok iyi bilir. Gelecekteki başkan bile olabilirsin! Birinci seviye bir büyücü, bir kralı sabitliyor ve kralın böyle küçük bir saldırıdan kaçmak için modunu açması gerekiyor ha?! On dakika önce bunu bana söylesen, dünyadaki diğer herkes herkes gibi sana gülerdim! Hemde ben kral modunda ilerlemiş biriyim!"

Zend'in yanına koşar adım yürüdü, çocuğun yüzünü ellerinin arasına aldı ve biraz önceki coşkusuyla birlikte, "Zend, sen harikasın lan! Beyaz Taç sana tüm imkânları ve tüm teknikleri sunacaktır!"

"Element, iki yıl sonraki turnuvaya kadar gizli kalacak Fun, beni Zend'i Beyaz Taç'a götürme planımdan döndürme."

"Ama Hollis, eminim bu element açığa çıkarsa dünya çalkalanır! Tüm ülkeler ve her türlü güç bu çocuğu almak ister!"

Hollis başını iki yana salladı. "İşte bu yüzden gizli kalacak salak! Herkesin Zend'i alıp incelemeye başlamasını mı istiyorsun?!"

Fun bir an duraksadı, sonra "Haklısın." dedi. "Ama başkana bunu söylemeliyim. Garantisini veririm, başkandan başka kimse öğrenmeyecek bunu. Başkan bilirse tüm imkânları çocuğun önüne sermesi kolay olur."

Hollis elini başına vurdu, "Off, tamam o zaman." dedi.

"Usta, tekrar elementimi kullandığım için özür dilerim." Zend iki adamın konuşmasını dinliyordu, her bir sözcük içinde fırtınalar kopmasına sebep oluyordu. İçindeki heyecanı bastırmaya çalışıp konuştu ama konuşmasını bitirdikten sonra kıkırdamadan edemedi.

"Gülme lan! Ama bu tehlikeli bir durumdu, başka bir seçeneğin yoktu. Bu yüzden önemsemiyorum, ama bir daha ben söylemeden onu kullanmayacaksın." Hollis emrivaki bir şekilde konuştu.

"Zend, bu özür dilenecek bir şey değil çocuğum!" Fun hala çocuğa gaz veriyordu, bir zafer işareti yaptı. Zend bu sefer seslice güldü.

"Gülme lan gülme! Fun sende çocuğa gaz vermeyi kes." Hollis gülmesini istemiyordu çünkü eğer buna alışıp üst üste yaparsa, tehlikeye girebilirdi ve canına bir zarar gelebilirdi.

Zend kafasını salladı, Fun da aynısını yaptı.

"Rotamız, Beyaz Taç! Tabii ki uyuduktan sonra. Uyku bir savaşçının en önemli zamanıdır." Fun konuştu.

"Aynen, hadi uyuyalım. Yarın da Beyaz Taç'a varırız." Hollis Fun'u onayladı ve arkasını döndü. Döndüğü gibi küfürler savurdu, tüm kampı devler yok etmişti. "Devleri de sikeyim, kampı da sikeyim, yapacağınız baskını da s-" ayağını sinirle bir deve vurdu, dev uçarak fırladı. Zend bunu ağzı açık izledi çünkü o ağır şeyin yerden kaldırılmasının mümkün olduğunu düşünmüyordu. İçi kıpır kıpırken, Fun ve Hollis'in yaptığı gibi oraya kıvrılıp uyumaya başladı. Yarın Beyaz Taç'a gidecekti sonuçta.

0 yorum :

Yorum Gönder