DD Bölüm: 60- Şekersiz çay kötü gün demek

20 Mayıs 2016 Cuma

DD Bölüm: 60- Şekersiz çay kötü gün demek


Selam millet Mete karşınızda!! Şaka maka 60 bölüm olmuşuz lan!!  Büyük başarı bu yazar gayet istikrarlı devam ediyor. Dua edin ve acık mangır koklatın ki bu istikrarı hep devam etsin.
Siteye de taşındık falan ama yorum göremiyoruz maalesef o kadar okuyanımız var yorum sayımız sadece 1-2 olmuyor böyle millet toplanın birazcık.


Elimde kız ile birlikte gideceğim yeri düşünüyordum. Kızın vücut perte çıkmış durumda. Açıkçası yürümesi de sıkıntı... Ne yapsak ne etsek diye düşünmeden edemiyorum.

Bakalım sabah olsun da bir illaki buluruz yolunu...

Şimdi ki hedefim bir ev oluşturmak ufak bir kulübe olsa da olur. Bakalım bu kız neler düşünecek o ev konusunda...

Ehehehe birde evet derse abovvv sabahlar olmasın millet!!
// neye evet dicek olum aydınlat bizi

Bunlar ile zevklenirken yolumun ihtiyarın evine doğru gittiğini gördüm. Bacaklarım istemsiz de olsa oraya doğru yürümüştü. Eh iyi bakalım gidelim ihtiyarın yanına en fazla ne olabilir ki?

Kapının halen yerde boylu boyunca uzanık bir şekilde yattığını fark ettim. Hem kapıyı tıklatma hem de ayağımda ki çamuru temizlemek adına tahtanın üstüne sol bacağımı iki kez vurmayı ihmal etmedim.

Kucağımda bulunan kız başlarda bir kaç mırın kırın etmiş olsa da susturmuştum. Gözlerim ile kucağımda bulunan kıza baktım.
(YN: Başka nerenle bakacaksan artık...)
// bencede
Artık güvendesin, bu ihtiyar senin yaralarına bakım yapacak. En kısa sürece iyileşirsin.” Dedim ve o karizmatik bakışımı doğrudan kıza doğru yönlendirdim.

Kızdan pek bir tepki alabildiğim söylenemese de bir kaç mırıltı duyabilmiştim.

İhtiyar!! Heyy bi bak la buraya!” diye seslendim.
// A benim görgüsüz öküzüm anan baban sana hiçmi terbiye vermedi     

İçeriden ufak metalimsi bir ses çıkmıştı. Sonrasında ise ihtiyardan daha önce lügatimde bulunmayan bir dizi küfrü duydum.

Tabi hemen not almayı da ihmal etmedim. Ayak sesleri bana doğru yönlendi. Aha tam da bana bir şey demez derken yine bana doğru geliyor.

Bana doğru baktı ve “Niye yine senin kucağında  bir kız var, sapık!!” diye bağırdı.

Allah allah, anlamıyorum arkadaş neden ben bu ihtiyara ne yapsam yaranamıyorum ki? Bakın kesinlikle ihtiyarlık kötü bir şey en iyisi erken yaşta gencecik bir şekilde geberip gitmek. İnsanlara yaşlılık yaramıyor yeminle...

Kız yaralı görmüyon herhalde, ihtiyarlık gözlere feci vurmuş nerde la senin kavanoz diplerin?” diye söylendim.
Küstah pislik! Nesi var kızın?” diye sordu.
Bu sırada kucağımda bulunan kızın yanaklarının alev aldığına emin olabilirsiniz. Durumun farkında olduğum için elbette ki tecavüze uğramış demiyicem.

Kızı hızlıca daha öncesinde anadan üryan bir şekilde oturduğum sandalyeye doğru götürdüm ve nazikçe oturttum. İhtiyara doğru dönerek “İşkenceye uğramış... Elleri ve ayaklarında ip izleri mevcut, bu haliyle yürümekten bile aciz” dedim.

Tamam, tamam anladım. Hey nereye gidiyon lan sen yine?” diye sordu bu sırada bende tam dışarıya çıkıyordum.

Uyuyacak yer arıyorum ondan gidiyom ihtiyar” dedim.

Biraz durdu bir şeyler düşündü sonrasında “bırak gece yarısı dışarıya çıkıp ne yapacan kıvrıl şuraya bir yere de uyu” dedi.

İyi bakalım hızlıca kafa salladım ve içeriye doğru gittim. Tam uygun bir yer bulmuş kafayı gömecek iken parmağını bana doğrulttu ve “kapının anasını ağlattın zaten şimdilik yerine yerleştir yeter. Yarına tamir edersin” dedi ve yoluna devam etti. Yürürken aynı zamanda “Bu kızların hali ne böyle” diyerek mırıldanmasını sürdürdü.

Ben de el mahkum kapıya doğru gittim. Kapıyı yerine yerleştirir iken duyduğum bir kaç kurt ulumasını önemsemeyerek uyuyacağım pozisyona doğru geri döndüm.


Sabahın ilk ışıkları ile birlikte kalktım. İhtiyarın kapıyı tamir etmesine yardım ettim. Bir kapıyı yerine koyması amma zormuş lan! İmanım gevredi resmen!!

İşimiz bittiğinde çay içip kahvaltı yapmak üzere masaya oturduk. Masa da biraz peynir biraz zeytin vardı. Ekmeği ise kendileri yapıyorlarmış, gerçi pek ekmeğe benzemese de...

Çaydan bir yudum almak için bardağı ağzıma doğru götürdüm. Şekerimiz bulunmuyor bu arada şekersiz gömüyor çayı...

Ağzımda buruk bir tat bıraktı çay. Öyle ki mideme indiği anda bulantı hissettim ve doğruca dışarıya çıktım. İhtiyar tam olarak anlayamadı ve “Yine nereye gidiyon lan sen” diye bana böğürdü.

Siklemedim ve evden dışarıya çıktığım gibi kuytu köşe bir yere geçerek içimdekileri dışarıya çıkardım. Bir bardak çay bile midemde bulunan kanın dışarıya çıkmasına yetiyor ulan!!

Vampirlik baya kötü...

Yarım litre kadar kanın dışarıya çıktığına eminim. Ağzımın kenarlarına bulaşan kanı silmek için elimi kullandım. Elimin her yanı kan oldu...

Bu sıra da ise bir tane cugara çıkardım ve yaktım. Markasına baktığımda ise yine MURATTI olduğunu gördüm. Tadından anlamam gerekirdi zaten. Bok gibi tadı var sonuçta...

Sigara için sigara anlayışını güderek sonuna kadar içtim. Etrafım sazlıklar ile çevrili sanırım bura ile pek ilgilenmemiş zamanında ODTÜ...

Bir kaç ayak sesinin bana doğru geldiğini duydum. Hayırdır diye doğruldum ve kimlerin gelmiş olduğunu az çok anladım.

Sekiz kişilerdi. İçlerinde lider konumunda bulun birisi önden yürümekteydi. Diğerleri ise arkasından...

Liderlerini hemen tanıdım. Bu dün ilk kızı kurtarırken bana artistlik taslayan adamdı. Diğerlerini ise tanımıyorum maalesef...

Ellerinde bulunan sopalar ve bıçaklar ile üstüme üstüme yürümeye devam ettiler. İçlerinden dazlak bir kafaya sahip olanı “Aha la bu dünkü bebe değil mi?” diye seslendi.

Lider olan kişi hızlıca bana baktı ve “harbi ha bu o zaten canımız sıkkın ne diyonuz?  Bundan biraz hıncımızı çıkaralım mı? Dün bana artist artis laf atarken iyiydi demi lan göt” diye bağırdı.

Tam yumruklarımı sıkmış gelmelerini bekler iken...

Bildirim sesinin gelmesi ile birlikte durdum...

// ovv yeni bir katliyam görevi bence.. sanırsam…

0 yorum :

Yorum Gönder