DD-Bölüm 52- Seçenek!!!

3 Mayıs 2016 Salı

DD-Bölüm 52- Seçenek!!!


Yaşlı adam nihayet köye vardığında akşam olmuştu. Koyununun artık ölmek üzere olduğunu fark eden yaşlı adam kafasını okşamış ve "Teşekkür ederim kızım, sen olmasan belki de bu çocukcağız ölmüştü" diyerek minnettarlığını göstermişti.
Koyunun son anları olsa bile bir kez daha yavaşça gözlerini kırpmıştı. Yaşlı adam az da olsa koyunun kendisini anlayabildiğini fark etmişti. " Huzur içinde yat kızım" diyerek, son anlarının keyfini çıkarmasını istemişti.
Koyun sanki bu kelimeyi bekliyormuşcasına kendisini zamine bırakmıştı bacakları yan bir şekilde yatarak...
Ağzından ise kan ile karışık türük geldiğini fark eden yaşlı adam. Yattığı anda öldüğünü anlamıştı...
Hızlıca kapıya dört kez vurdu yaşlı adam. Tahtadan kapıları her vuruşunda tok bir ses çıkarmış ve vuruş kuvvetinden ötürü titremişti.
Yaşlı adam kapının değiştirilmesi gerektiğine karar vermişti. Lakin çocuk iyileştikten sonra olacak bir plandı bu...
Kapıyı açan eşi idi. Daha eşinin simasını gmrdüğü anda halen dünyalara eş değer gülümsemesi ile gülümsemiş ve "Hoş geld..." diyebilmişti ki.
Yaşlı adam hızlıca geçiştirmiş ve " Çocuk ölmek üzere bırak şimdi hoş gelmeyi çabuk şu çocuğu düz bir yere uzandıralım. Cafer neredesin çabuk yardım et bize evladım! " demişti.
İki odalı gece kondularının diğer odasından torunu çıkagelmişti.
Daha 16 yaşındaydı, lakin akranlarından her zaman büyük göstermişti. Şimdiden sakalları çıkmaya başlamıştı. Hatta sakalları ile şimdiden tarz oluşturmaya başladığına kanaat getirmişti yaşlı adam.
"Efendim dede... Bir saniye bu da kim?"  
"Bırak şimdi kim olduğunu çabuk masanın üstündekileri boşalt, çocuğu tedavi etmem gerek!"
Cafer daha fazla şey duymasına gerek kalmadan dedesinin söylediklerini yapmaya koyuldu. İyi bir çocuktu. Sert bir mizacı, kaba görüntüsü olsa da yaşlı adam onun içinde ki iyiliği görebiliyordu.
Çocuk apartopar masanın üzerinde bulunan meyve sepetini, bir adet örtüyü ve bir kağıt parçasını yerden kaldırdı ve sandalyenin üstüne bıraktı.
Dedesinin bel ağrısını bildiği için, orada öylece beklemeden dedesinin yanına gitti ve çocuğu almaya niyetlendi.
"Gerek yok evladım. Ben masaya kadar götürürüm sen benim alet çantamı getir yeter" diyerek çocuğu uzaklaştırdı.
Çocuk alet çantası denilince aklının karıştığını fark etmişti. Hangi alet çantasından bahsediyordu ki? Bir miktar düşündü ve tornavida ile adam iyileştirmesinin mantıksız olacağına kanaat getirdi.
Koşarak dedesinin özel takımını getirmeye gitti.
O sırada yaşlı adam eşinin de yardımı ile çocuğu masaya yatırmıştı.
Yaşanan olayları eşine hızlıca anlatan yaşlı adam eşinin vermiş olduğu şok tepkisini haklı bulmuştu. " İlk gördüğümde bende aynı tepkiyi verdim hanım" demişti.
Yaşlı kadın hızlıca küçük tüpün ocağını yakmış ve üstüne bir tas su koymuştu. Sönmemesi için dua etmeyi de ihmal etmedi tabi ki...
Bu sırada ise yaşlı adam çocuğun üstünde ki bütün kıyafetleri çıkarmış ve vücudunun başka bir yerinde bir yara varmı kontrol etmek istemişti.
Yaşlı adam şaşkındı. Başka hiç bir yerde yara izi veyahut morluk ile karşılaşmamıştı.
Bütün bunları inceler iken torunu odanın içerisine girmişti. Elinde eski deri kaplı bir çanta tutuyordu. Yaşlı adam düşünmeden edemedi en son bu çantayı kullanalı kaç yıl olmuştu ki?
Çantasını açtı içerisinde o zamana ait tüm parçalar aynı şaheserlikleri ile karşısına çıkmıştı. Hepsi deri kayışlar ile tutturulmuş harika parçalardan oluşmakta idi.
Deri kayışlardan birisinin klipsini açtı ve soğuk metalin eline vermiş olduğu hoş soğukluğu hissetti. Çantadan hızlıca çıkardı. Elinde tutmuş olduğu alet bir iğne idi.
İkiye ayrılmış bacağını en azından dikmesi gerekdiğini düşünen yaşlı adam. Çantasından çıkardığı ipliği iğneye yerleştirdi. Çocuğa doğru döndüğünde ise hayretini gizleyemedi ve " Yok daha neler!!" diye adeta kükredi.
Kükremesinin sebebi ise çocuğun bacağının kopuk bölümlerinde sadece pembe bir izin kalmış olması idi.
Tam o sırada ise çocuk gözlerini açmıştı.
                                                ***
Selam millet!! Mete karşınızda yer yüzünde ki en şekilli çocuk olur kendileri.
Biliyorum özlediniz beni yaşlı adam, yaşlı adam derken yazar kafanızı iyi ütüledi değilmi?  Tamam belki birazcık ama benim kesin ütüledi!!!
Ha bu arada bende sizleri özledim cinsiyet ayrımı falan yapmıyorum bu sefer harbi harbi özledim. Ayrıca... Bundan sonra daha az küfretmeye karar verdim.
Şimdi birisi küfür ettiğimi görünce çıkar "Hani etmeyecektin diye" etmeyeceğim demedim. Daha az edeceğim dedim arada fark var evladım.
Konuya dönelim artık bu selamlama da ortada olunca bir garip oluyormuş.
Gözlerimi açtığımda derme çatma bir barakada olduğumu fark ettim. Ortalık hafifçe de soğuktu tabiki öyle ki; billurlarım bile donuyordu.
Bir adet dracula kalkışı ile doğruldum. Etrafıma bakınırken adeta altlarına sıçacak olan iki insan gördüm. Birisi bir bey amca diğeri ise bir nine idi.
Kafamda bir soru işareti olduğu için elimi havaya kaldırdım ve " pardon şöyle mızrak büyüklüğünde bir boynuz gördünüzmü? " diye sordum.
Teyzeden ufak bir osuruk sesi geldiğinde anladım ki bizim işte işemeli sıçmalı ayine dönecekti.
" Teyze senin durumu anladım sanırsam bi elini yüzünü yıka sonrasında ise bir lavaboya git " dedim.
O sırada ise yaşlı adam halen bön bön bana bakıyordu. Birde baktım ki çırılçıplağım yok artık!!!
Şimdi neden baktığını daha iyi anlayabiliyorum sanırım. Yuvasına yeni dönen kuş işemek için can atıyor, çırpınıyor adeta!!
" Amca lavabo ne tarafta, dur teyze girdi şimdi olmaz kapı ne tarafta ben bi dışarıda hacet giderip gelem. "
Yaşlı adam eli ile sol tarafı işaret ediyordu. Hızlıca masadan aşağıya doğru zıpladım ve koşar adım ile kapının yokunu tuttum.
Bu arada çırılçıplak koşmak insana bayağı bir garip geliyor. Hani bir oraya bir buraya vuruyorya...
Neyse hızlıca kapının oraya geldim ve koparırcasına açtım kapıyı, dışarıya çıktığımda etrafta ceviz ve incir ağaçlarının olup olmadığını kontol ettim ve saldım çayıra mevlam kayıra...
"Ohhhh!!!"
Ammada rahatmış ulan!!!
Rahatladım yeminlen bu sırada hangi ev di la bu dedenin evi...
Neyse dolaşalım bakalım. Bir sürü ev mevcut bu civarlarda.
Kimisi böyle işlemeli şekilli şukullü tahta kapıları olan bir iki pencereye sahip pencerelerinde naylon var ama olsun...
Kimisi ise baraka gibi dört,beş tahta birleştirilerek oluşturulmuş penceresi bile olmayan bir ev...
Burada nereden baksan otuz tane bina var, şimdi bul bulabilirsen iyimi demiştim ki...
Daha demin kapıyı sorduğum ihtiyar kapı önünde duruyordu. Birde kapıya bakıyor...
Yanına doğru gittim. "Bir sorun mu var bey amca? "  diye sordum.
Hızlıca kafasını salladı sadece dilsiz mi ki acaba?
Kafa salladıktan sonra kenara doğru kaydı, bende hızlıca içeriye geçtim çünkü; götüm dondu ulan!!!!
Tamam evde sıcak değil belki ama en azından esmesini önlüyor şerefsizim. Geçtim oturdum bi sandalyeye halen çıplağım ama umurumda değil şu an için, en önemli şey boynuz, boynuzu bulamazsam işte o zaman ayvayı yedim!!
İhtiyar da ağır adımlar ile karşımda duran sandalyeye oturdu. Bende meraktan sormak istedim tekrar "Bey amca, boynuz gördün mü boynuz? Şöyle bir mızrak kadar büyük he?" 
Yaşlı adam sadece bana bakıyordu. Kırışık yüzü azıcık tanıdık gelse de ihtiyarlığın verdiği benzerlik olsa gerek.
Yaşlı adam en sonunda ağzını açtı ve "Sen... Senin bacağın nasıl oldu da bu kadar hızlı iyileşti evladım?!" diye ufacık bir çığlık attı.
Tam ağzımı açıyordum ki...
*Tınn*
[[ Seç ve ilerle adlı görev türü hizmetinize açılmıştır.]]
[[ Bu görev modunda sizlere iki veyahut daha başka bir görev seçeneği sunuyoruz. Seçtiğiniz her görevin sizi başka olaylara götüreceğinizden emin olabilirsiniz.]]
[[ İki adet seçeneğiniz bulunmakta!!!]]
[[ İlk seçenek: Gerçek benliğinizi ve bu zamana kadar ki yaşantınızı anlatırsınız. Lakin sonrasında bütün köyü yok etmelisiniz... Ödül: 300.000 tecrübe puanı]]
[[ İkinci seçenek: insan olduğunuzu söyleyerek yaşlı adam ile iyi geçinirsiniz ve buranın bir yerlisi olarak yaşamınıza devam edersiniz... Ödül: 4.000 tecrübe puanı, sıralı görev aktivasyonu, yapbozun ilk parçası...]
Haydaa.... Bu nedir şimdi a**na koyayım!!!
//YN: Fatih bu bölümüde sana atmadım ama problemimi söyledim sırf ondan atmadım pardon
//YN 2: Biliyorum bağzılarınız DD ve Gordion bekliyor inanın yazmak için çabalıyorum lakin bunu bile önceden yazdığımdan yolluyorum. Benim yeni bölümlerim gelene kadar vakit geçsin isterseniz TrCalosa adlı yazarımızın yazmış olduğu İndria adlı kitabı da okumanızı öneririm. Okuduğunuz için teşekkürler...

0 yorum :

Yorum Gönder