Yıldırım Efendisi Bölüm 1 : Kuzey Yeli Yetimhanesi

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Yıldırım Efendisi Bölüm 1 : Kuzey Yeli Yetimhanesi




Kuzey Yeli Yetimhanesi her zamanki gibi güne kapılarını neşeyle açmıştı. Yeni uyanan çocuklar sabah kahvaltısının ardından sınıflarına dağılmıştı. Büyük yetimhanede iki yüz kadar çocuk yaşıyordu. Hepsinin bir şekilde küçük yaşta ailesi ile ilişkisi kesilmişti. Sekiz yaşında resmi eğitime başlayan çocuklar on dört yaşına kadar burada kalıyordu. Daha sonra uygun okullara geçiş yapıyorlardı.
Kian, soy ismini kazanamamış bir aileden geliyordu. Dokuz yıl önce Felaket sırasında ailesini kaybetmişti ve çoktan on üç yaşını doldurmuştu. Yani mezun olmasına bir yıldan az bir süre kalmışken önündeki yollar kısıtlıydı.
On sınıf arasında 6.derecede sınıfındaydı Kian. Zeki ve yaşına göre kaslıydı Kian ama büyük bir sorunu vardı bedeninin tam ortasında. Ne ruh ne de büyü gücü geçişi çalışıyordu. Zekası sayesinde en alt sınıflardan kurtulmuştu ama yapacağı pek bir şey yoktu. Muhtemelen katip okullarından birine kayıt olacaktı. Masa başında kağıtlarla uğraşacak ve hayatının geri kalanını yığınla belge arasında, arşivlerde geçirecekti. Ne eziyet ama...
''Hey Kian.''
Kian sesin sahibini çok iyi tanıyordu. Yavaşça gözlerini çevirdi ve ona doğru koşan güzel yüze baktı. Oturduğu duvardan aşağı atlarken yüzünde salakça bir gülümseme belirdi.
''Alesia! Burada ne yapıyorsun?'' dedi Kian şaşkınlığını gizleyemeden.
''Bir adam sınıfa geldi ve Bay Liam'ın kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra ikisi birden sınıfı terk etti.'' Alesia, derin bir nefes aldı. ''Neden bilmiyorum ama bir şeyler oluyor gibi geldi, ben de sana söylemek istedim.''
''Neden bana bir şey söyleyesin ki?''
''Sen zekisin, neler olduğuna dair bir şeyler söylersin diye düşündüm. Hem de şey... '' Alesia bir anlığına ağzından çıkacak kelimeleri dizginleyip başını önüne eğdi.
''Tahmin ettiğim şey için mi lazımım?'' Kian sade bir gülümseme takındı. Salakça değildi, zorla ortaya çıktığı çok belliydi.
''Evet. Ama yapmak zorunda değilsin. Bizimkiler nasıl isteyeceklerini bilemedikleri için beni gönderdiler.'' Alesia'nın yüzü kızardı. ''Bana kızamayacağını düşünüyorlar.''
''Kızmak mı? Üç ikinci derece öğrencisine kızmak ha?'' Kian içi yarı dolu yarı boş bir kahkaha attı. ''Büyük şeref.''
Kian eliyle basit bir selam verip Alesia'nın yanından ayrıldı. Kian, Alesia'yı kırmak istemiyordu, diğerlerini de... Sadece merkezlerinin tıkalı olmasının sürekli göz önünde tutulmasından nefret ediyordu.
Yavaşça koridorların arasında ilerliyordu Kian. Yanı başından geçtiği öğrencilerin acıma ve alay dolu bakışlarını umursamamayı öğreneli çok olmuştu. Bu sayede kendine güveni kırılmamış üstüne artmıştı. Güçlü değildi Kian ama zekiydi. Diğer öğrencilerin aksine simyada çalışmalar yapmayı seçmişti. Başka alternatifi olduğu da söylenemezdi ama daha on üç yaşında ikinci seviye iksir yapımında ustalaşmak üzereydi. İksir yapımında dahi sayılırdı.
Yatakhane koridorundan ayrılacağı sırada dört tanıdık yüzle karşılaştı. Okulun gözdesi Alvez ve yardakçıları...
''Okulun süper dahisi de buradaymış.'' dedi Alvez, onun sözlerini kahkahalar takip etti.
Kian onları umursamadan yanlarından geçti.
Alvez'in siyah gözleri büyüdü. ''Üstat Minoru iksir dersinde ona bir kere dahi dedi diye kendini bir halt sanıyor.'' dedi sinirle.
Kian onları geride bıraktığından emin oluncaya kadar sürekli yön değiştirerek ilerledi. En sonunda, büyük salonun yanı başındaki odaya, hedefine geldiğinde sessiz olmak için bütün gücünü harcamaya başladı. Kapı bir miktar açıktı. Kian kapıya yaklaştığında iki yaşlı ses duymuştu. İlki tanıdıktı, Bay Liam'ın kalın sesi kulaklarını tırmalamaya başladı.
''Hemen yarın mı?'' dedi bay Liam. Sesi titriyordu.
''Daha fazla gecikemeyiz. Başkentten yola çıktığımdan beri bir hafta geçti bile. Kral Meruem bunun bir an önce gerçekleşmesini bekliyor.'' diğer adamın sesi Bay Liam'a göre daha olgun ve güçlü çıkıyordu ama aceleci bir tavrı vardı. Aynı hızıyla konuşmaya devam etti. '' Size en fazla bir gün daha verebilirim.''
''Her şeyi bir günde hazır olamazlar.'' Bay Liam sesini alçalttı.
Kian daha net duymak için bir adım daha yaklaştı kapıya doğru. Ayağındaki çizmeler zemine değdiğinde ufak bir ses çıkarmıştı. Boynuna akan terler kuruduğunda duyulmadığından emin olmuştu ama çok geç kalmıştı. Bay Liam'ın konuşması çoktan bitmişti. Kafasını aralığı görmek için çevirdiğinde ona bakan iki iri göz görmüştü. Okul müdürü Azel Yehoshua...
Kian korkuyla gözlerini kapattı. Müdürün bakışlarını hala hissedebiliyordu. Vücudundaki bütün tüyler müdürden yayılan ağır hava karşısında teslim olmuştu. Bayılmamak için zor tutuyordu kendini Kian.
''Yeter Bay Liam.'' dedi müdür güçlü bir sesle. ''Daha fazla konuşmanın bir anlamı yok. Yıllardır bu günün geleceğini kral da ben de çok iyi biliyorduk. Bütün hesaplamalar bunu gösteriyordu. Sadece görmezden gelmiştik. Artık vakti geldi, Kuzey Yeli Yetimhanesi görevini tamamlamıştır. Yeniden açılana kadar kapatılacaktır!''
Kian bir anlığına bakışların kendinden uzaklaştığını hissedince daha fazla dayanamayacağını anlamıştı. Bedenini yavaşça yere bıraktı, her ne kadar istediği gibi yavaş olmasa da bir nebze olsun yer çekimine karşı gelebildiğini düşünmüştü.
''Ve sen.'' dedi Azel Yehoshua, gözlerini tekrar Kian'ın üzerine çevirdi. ''Bu konuşmayı başka birine anlatamaman şimdilik senin yararına olur delikanlı. Herkesin şimdiden paniğe kapılmasını istemezsin değil mi? Ha bu arada yerde durmana gerek yok.
Kian, ağzını açamadı. Sınırlarını zorlayarak ayağa kalkıp yavaşça başını salladı. Yoğun baskının üzerinden kalktığını hissedince derin bir rahatlık kapladı içini. Liam ve diğer adam hızla odadan ayrılırken garip bakışlarını Kian'a uzatıp yanından geçtiler.
Azel Yehoshua ise elleri belinde ağır adımlarla çıktı odadan. Kian'ın yanından gelmesi bir dakika sürmüştü. Ağzını oynattı Azel, Kian'ın yanı başına gelince. Genç çocuğun duymadığının farkında olsa da cümlesini tekrarlamamıştı. ''Dayanmanı sağlayan şey...'' dedi sadece sonunda. Kian konuşmaya fırsat bulamadan müdür ortadan kaybolmuştu.
***
Kian, başını tutarak Alesia'nın ve diğerlerinin yanına geldi. Alesia duvara çıkmış otururken ayaklarını sallıyordu. Kato ve Remigi ise irice bir ağacın gölgesinde pineklemekteydiler.
''Boro nerede?'' dedi Kian aceleyle.
''Acıktığını söyleyip gitti.'' dedi Kato,
Remigi elini ağzına götürdü. Ağzını büyükçe açarak esnedikten sonra, ''Yakında burada olur.'' diye tamamladı Kato'yu.
Alesia yavaşça kafasını kaldırdı. ''Ne olduğunu öğrenebildin mi?''
''Maalesef.'' Kian bağdaş kurup iki arkadaşının yanına oturdu. ''Yanlarına gittiğimde, daha konuşmaya yeni başlamışlardı. Ama müdür beni hemen fark etti.''
''Fark mı etti? Sana bir şey yaptı mı?'' Alesia telaşla duvardan atlarken söylemişti bunları. Bir çırpıda Kian'ın yanında belirmişti.
Kian'ın yüzünde aptal bir gülümseme belirdi. ''Hayır, sadece bakması bile beni bayıltıyordu az daha. O adam... gördüğüm en güçlü adam olmalı.''
''Kaç tane güçlü adam gördün sanki Kian?'' dedi Kato aniden. Cebinden çıkardığı hançerle bir dal parçasını yontuyordu.
''Haklısın.'' Kian kafasını kaldırdı. Güneş batmak üzereydi. ''Buradan çıkmayı istiyorum. Herhangi bir savaş ya da siyaset okuluna gitmek değil, gezgin olmak istiyorum.''
''Yine başlama lütfen.'' dedi Kato. Elindeki dalı fırlattı. Hızlıca elinden çıkan dal, az önce Alesia'nın oturduğu duvara çarpıp parçalandı. ''Ah bu sefer başarıyordum.'' Gözlerini duvardan Kian'a yöneltti. ''Hani anlaşmıştık. Hedefimiz Haskel Okuluna gitmek değil miydi?''
''O güç merkezlerimdeki sorunu öğrenmeden önceydi.'' dedi Kian sinirle. Üçünün ona baktığını görünce sesini alçaltıp devam etti. ''Bakın çocuklar, ben dahi değilim. Ruh gücüm yok, büyü yapamıyorum. Ama bildiğim tek şey iksirler. Bir simyacı olabilirim. Üstat Minoru'nun kütüphanesindeki kitaplarda gördüm. Çok güçlü simyacılar var. Ve belki...''
''Ve belki?'' Alesia diğerlerinden önce davrandı.
''Güç merkezlerimi iyileştirebilirim. O zaman ben de güç kazanabilirim.''
''Hey çocuklar! Hey!'' Boro'nun ani bağırışı onları kendilerine getirmişti. Boro aralarında en güçsüzüydü. On dereceledi sınıf sistemindeki son sınıfta bile sonlardaydı. Çocuksu davranışları vardı ve oldukça oburdu. İri göbeği yüzünden sürekli aşağılansa da yüzü gülmekten kaçınmayan biriydi. ''Size haberlerim var! Okula yeni bir öğretmen geldiğini söyledi sınıftakiler. Bayağı güçlü diyorlar.''
''Siyah saçlı, iri yapılı bir adam mı?'' dedi Kian, gözleri Alesia ve Boro arasında gidip geliyordu. ''Çenende ekmek kırıntısı var.'' dedi yüzünü tamamen Boro'ya dönerken.
''Ha?'' Boro elini çenesine atıp ekmek kırıntısını alıp ağzına attı. ''Teşekkür ederim Kian.'' Yüzünü meşhur gülümsemesi kapladı tekrar. Boro kadar gülen ama gülmenin bu kadar yakışmadığı başka birisi yoktu. Boro'nun yarısı kadar gülen birine artık gülümseme yakışırdı ama o sanki inatla aynı kalmaya devam ediyordu. Yıllardır böyleydi. ''Evet aynı adamdan bahsediyoruz sanırım. ''Siyah bir pelerini var. Göğsünde de bir arma var. Şövalye olmalı. Düşünsenize okulda bir şövalye var. Belki ben de bir gün öyle olurum.''
Boro çoktan Kian'ın yanına gelmişti. Kian sakince elini Boro'nun kafasını koydu. Saçlarını karıştırmaya başladı. ''Umarım Boro.'' dedi gülümseyerek.
''Bu adam kim öğrenmeliyiz bence.'' dedi Alesia. ''Öğretmen olmadığına eminim.''
''Ama sınıftakiler öğretmen diyor.''
''Sınıfındakiler uyduruyor Boro, o arma kraliyet arması.'' dedi Kato. Eline başka bir dal almıştı.
''Neden öğrenmek isteyelim?'' dedi Remigi. ''Bırakalım Azel Yehoshua ne istiyorsa onu yapsın.''
''Hey, müdür hakkında neden ismiyle konuşuyorsun.'' dedi Kato.
''Sadece...'' Remigi herkesin ona baktığından emin olana kadar bekledi. ''O adamı sevmiyorum. Bir şeyler kötü geliyor, gerçekten güçlü kabul ediyorum. Bu okuldaki en güçlü kişi, belki de ülkedeki en güçlü savaşçılardan biri olabilir ama o adamda bir şeyler yanlış. Anlayın çocuklar, hedeflediğimiz yolda bu adama güvenemeyiz.''
''Hedeflediğimiz yolda...'' dedi Kian tekrar gökyüzüne baktı. Güneşin battığını yeni fark etmişti. Okulun etrafındaki büyülü lambalar güneş kadar aydınlanmasını sağlıyordu okulun. Birkaç saate onlar da sönecekti. ''Yatakhanelere gitsek iyi olur. Işıklar söndüğünde okulda dolaşmak istemiyorum.''
Kato yumruk yaptığı elini hafifçe Kian'a vurdu. ''Ne o korktun mu Kian?''
''Yani,'' dedi Kian. ''Gücüm yok ve iksir şişelerim yanımda değilken tehlikeli yerlerde dolaşmak pek bana göre değil, biliyor olmalısın.''
''Bilmez mi...'' dedi Alesia. Elbisesini toplarken göz ucuyla Kato'ya bakıyordu. ''Hadi gidelim.''
Yol ayrımına kadar beraber ilerlediler. En sonunda Alesia kızlar yatakhanesine giderken diğerleri kendi odalarına yöneldi. Kızlar yatakhanesi tekti. Yaklaşık yirmi kız beş odalı bir eve benzeyen bir binada kalıyordu. Erkekler yatakhanesi ise tek odalı ayrı binalar şeklindeydi. Tam olarak yatakhane sayılamazdı. Küçük bir kasaba bile denebilirdi. Kendi yaptıkları eşyaları satan erkek öğrenciler için birkaç dükkan inşa edilmişti.
Kian ve diğerleri aynı odada, erkek yurdunun sonundaki binada kalıyordu. Kian'ın ardından binalarına girdi dörtlü. Yorgunlardı, direk yatıp uyumaktan başka düşünceleri yoktu.
***
İlk bölümlerde sıkılabilirsin ama ileride hem sizin hem de kendi açımdan açılacağını umuyorum.

0 yorum :

Yorum Gönder