AN- Bölüm 6- Ganj Yolu (2)

16 Mayıs 2016 Pazartesi

AN- Bölüm 6- Ganj Yolu (2)


Angoria Bölüm 6 – Ganj Yolu (2) 

Sen öldün” diye çıkan her harf ile birlikte Shimao Che'nin vücudu titredi. Nasıl ölmüş olabilirdi ki? 


Benliği bunu kabul edememişti. Titremesinin vücudundan çok içerisinden ruhundan geldiğini hissetti Shimao Che. İnkar tüm vücudundan dışarıya zehirli bir madde gibi çıkıyordu. 


Aziz o her saniyesinin önemli olduğu gözleri ile çocuğa doğru bir bakış attı. İlk başta titremesinin Yirmi Dört döngülük uzun yürüyüşten kaynaklandığını zannetmişti. 


Bakışlarını bir tütsü süresince onda tuttu. Titremenin öyle kolayca bozulmadığını fark eden aziz sonunda titreyenin vücudu değil ruhu olduğunu anlayabilmişti. 


Genelde böyle olurdu zaten. Buraya gelen insanların hepsi kabullenmek istemezdi. İsterse en güçlü savaşçı olsun isterse kral hepsi öldüğünü inkar ederdi en az dört döngü boyunca.


Tütsü süresinin sonunda ise bakışlarını yine evrenin derinliklerine doğru kaydırdı. Onun için bu çocuktan çok daha önemli kişiler vardı. 


Shimao Che içinden lanet okuyordu. “Tch... Biraz bile güçlü olsa idim. Bu lanet bedenin kaynak damarları biraz bile güçlenmeye müsait olsa idi bunların hiçbirisi benim başıma gelmeyecekti. “ diyerek kendisini suçluyordu. 


Her bir suçlamasının ardından bedeni ufak tefek titremeler veriyordu. Sanki bedeni suçlamaların hepsini kabul edip, özür diliyordu Shimao Che’den. 


Kendisine bir hedef belirlemişti. Bir umuttu belki; ama bu onun yaşamasına yardımcı oluyordu en azından.

Hedefi; En güçlü kişi olup, tüm gezegenin hakimi olabilmekti...

Şimdi ise bırakın hayal kurmayı hayalin tek bir “h” si bile önünden alınmıştı. Daha ne kadar bu şekilde devam edeceğini bilemiyordu Shimao Che.


“Bu küçük size soruyor? Elder ben... Ben ölmüş olamam değil mi? “ diyerek karşısında ki kişiden bir cevap beklemişti. 


Aldığı tek şey ise sadece sessizlik olmuştu. Sadece halının yarısına büyük Shimao klanının sığdığı muazzam salonda kıyafetlerinin hışırtısından başka tek bir ses bile yoktu...


Sessizlik Shimao Che'yi etkilemeye başlamış zihnen kendi kendisine konuşma sürecine girmişti. “Hadi ama öldün işte kurtuldun!!” diye neşeli bir ses Shimao Che'nin zihninde yankılanıyordu. 


Hızlıca kafasını sallayan Shimao Che koca salonda ki bir pire tanesi kadar olduğunu bilse bile avazı çıktığı kadar “DAHA ÖLMEDİM, DAHA HAYALLERİMİN BİR TANESİNİ BİLE BAŞARAMAMIŞKEN NASIL ÖLEBİLİRİM!!! “ diye bağırdı. 


Elbette ki bu bağırma sadece etrafındaki 500 metrelik alanı etkileyebilmişti. Daha sonrasında ses kudretli salon tarafından yok olup gitmişti...


Ancak o bağırışı belki de en önemli şeye azize bir fısıltı olarak bile olsa ulaşabilmişti. Derinlere dalmış zihnini anlık olanlara doğru yönlendirmiş olan aziz bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetmiş ve dudaklarını açmıştı.


Ne kadar zamandır yürüdüğünü biliyor musun küçük? “ diye sordu. 


Kendi içerisinde ki çelişkiden bir soru ile birlikte çıkan Shimao Che irkildi. Karşısında ki kişinin kim olduğunu anladığında ise tekrar dogeza pozisyonuna geçti “Hayır, bu küçük ne kadar zamandır yürüdüğünü asla bilmiyor” dedi. 


Aziz kafasını bir elinden diğer eline geçirdi ve “Tam olarak Yirmi Beş döngüdür” dedi.


Shimao Che ağzının dersinden ayrıldığını hissedecek kadar ağzını açmıştı. Şaşkınlığı o kadar büyük seviyedeydi ki ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu.


Dile kolay yirmi beş döngüdür yürüyordu. Shimao Che bir döngünün yarım Angoria yılı ettiğinin farkındaydı ve bu yarım yıl içerisinde bir kış ve bir yaz geçmiş olurdu. Hızlıca hesabını yapan Shimao Che “on iki yıl ve bir yarımlık zamandır yürüyor muydum. Ama ne aç nede susuz hissettim kendimi. Elderim söyle bu küçüğüne nasıl on iki yıldır yürüyebilir. Daha sadece 5 günlük yürüyüşte ölmem gereklidir” 


Aziz gözlerini tekrardan çocuğa doğru yönlendirdi. 


Evet, belki de ölmen gerekirdi. Kim bilir belki de ölmen daha yararına olurdu...” dedi. Çocuğun karşısında çaresiz bakışları ve hareketlerinin hoşuna gittiğini fark etmişti.


Shimao Che söylenenler karşısında hayrete düşmüş ve biraz da olsa sinirlenmişti. Lakin sinirini içeride tutup suratında tek bir kımıldamaya bile sebebiyet vermedi. 


Soru kafasında dönmeye başlayıp en son dayanılmaz hale ulaştığında Shimao Che ağzını açtı ve “ Elderim, bu küçüğün neden ölmediğini açıklayabilir misiniz? Bu küçük en azından bunu bilmesinin gerekli olduğunu hissediyor” diyebildi. Karşısında oturan heybetli kişiye karşı söylediği sözlerin onu sinirlendirmesi durumunda neler olabileceğini az veyahut çok biliyordu. 


Aziz ilk başta bu soruyu önemsemenin bir mantığı olmadığını düşündü zaten soruyu en fazla iki kez daha tekrarlayacaktı. Sonrasında ise soru tıpkı bağırdığı zaman ki gibi bu oda içerisinde hiçliğe karışıp gidecekti. 


Zihnini başka bölmelere daldırır iken son kez çocuğa bakmak gibi bir dürtü hissetti ve baktı. 


Bakışlarını o yöne sürüklediğinde ise karşılaştığı masum surat ifadesi ile bir anlık duraksadı. Kalbinde bir anlık sıcaklık hissetti ve sorusunu cevaplanın daha adil olacağını düşündü.


Ruh... Ruhunda ki irade gücü ne kadar güçlü ise o kadar uzun süre bu yolda yürüyebilirsin. “ dedi ve tekrardan bakışlarını çocuk üzerinden indirdi. 


Shimao Che sorusunun cevabını aldığına mutlu olmuş bir yandan ise şükretmişti. İyi ki elder söylediklerini yanlış anlamamıştı. 


Yüreğine su serpen Shimao Che bir an elderin ona uygulayabileceği şeyleri aklına getirdi ve az daha ödünün ağzından çıkmasına sebebiyet verecek görüntüler zihnine akın etmişti.


Tüm bunlar olurken kafasında bir tilkinin daha dolaştığını hissetti Shimao Che şimdi ne yapacaktı? Sonuçta ölüydü ve muazzam büyüklükte bir odanın içerisinde idi. Yanı başında olan elderden başka kimse yoktu. 


Elderin gözlerini kapattığını fark eden Shimao Che daha uzun süre beklemek istemedi. Eğer bekler ise elder uzun bir uykuya girecek ve Shimao Che’yi burada, tek başına bırakmış olacak idi.


Dudaklarını hızlıca araladı ve “Elder! Size son bir şey sormak istiyorum! Bundan sonra ne olacak, ne için beni yanınıza çağırdınız? Bundan sonra sürekli sizin ile birlikte mi olacağım?  “ dedi. 


Aziz tekrar gözlerini açmıştı. Ellerini bacaklarına indirmiş ve dikkatli bir biçimde çocuğu izlemekte idi. “ Tek bir soru diyorsun lakin tek bir basamakta iki kez zıplamaya çalışıyorsun. Zekisin... “ dedi ve kuruyan boğazını daha fazla zorlamamak için bir süre sustu. 


Shimao Che elderden duymuş olduğu sözler karşısında göğsünün kabarmasına engel olamadı. Suskunluğunun kısa süreli olmayıp uzun süreceğini anlayan Shimao Che kırık dizlerini gevşetti ve bacaklarını sola doğru saldı. Zihninden ufak bir dua okuyordu. Okuduğu dua elbette ki elderin cevap vermesi ile ilgiliydi. 


Aziz boğazının kuruması ile birlikte acı bir tat hissetmişti. Elini havaya kaldırdı ve bir miktar gücün elinden dışarıya çıkmasına izin verdi. 


Elinden dışarıya doğru akmasına izin verdiği Qi bir anda bir sürahi ile bardağın var olmasına sebep olmuştu. 


Sağ elinin işaret parmağını bir kez çevirdi. Sürahi aziz parmağını bir tur döndürdüğü anda aşağıya doğru kaydı ve azizin elinde bulunan bardağa sarı renkli bir sıvı dökmeye başladı. 


Bardak dolduğunda ise azizin elinin tersi ile ufakça bir hareket ettirmesi yetmişti. Sürahi geldiği gibi bir anda yok olmuştu.


Tüm bunlar olur iken Shimao Che pür dikkat olanları izliyor idi. Şaşkınlıktan ağzı sonuna kadar açılmış ve boğazı genişlemişti. Öyle çok şaşırmıştı ki neredeyse küçük dilini boğazına kaçırıyor ve kendisini ikinci sefer ölüme sürüklüyordu. 


Bu sahneleri gördüğü anda Shimao Che zihninde iki tilkinin dolaştığını hissetse de bir şey söylemedi. Sonuçta bunun ile ilgili bilgi alamayacağını çok iyi biliyordu. 


Aziz saf altının üstüne işlenmiş Yüz yedi elmas, kırk yakut ve bir adet zümrüt kupanın içerisinde ki sıvıyı sonuna kadar içti. Boğazından aşağıya inen her damla sarı sıvı ile birlikte gücünün yenilendiğini hissedebiliyordu. 


Bardağın içinde kalmış son damla sıvıdan sonra bardağı tahtının kollarından birisine bıraktı ve gözlerini Shimao Che'nin bulunduğu alana doğru döndürdü. 


Şimdi ne olacak? Mı yoksa “Neden beni yanınıza çağırdınız? Sorusunu cevaplamamı istiyordun çocuk! “ diye seslendi. 


Shimao Che sesi duyduğu anda ürperdi. Sebebi ise elderin sesinden başka birşey değildi. Elderin sesi öncesinde bir kaplan ise şimdi ejderhadan aşağıda değildi. 


Kendisine ancak gelebildiğinde iyice düşündü Shimao Che ve ilk sorunun mantıklı olduğunu diğerinin ise gereksiz olduğu sonucuna vardı.


“Şimdi ne olacak Elderim?  “ dedi ve sesini kesti. Daha biraz önce çıkmış olan ses ile birlikte bütün o muazzam koridor yankılanmış iken Shimao Che'nin korkmaması içten bile değildi. 


Elder bir süre sessizliğini korudu. Sonrasında ise “ Şimdi ne olacak... Basit, önünde iki yol var. Ya eski bedeninde tekrar uyanacaksın...” 


Shimao Che ilk seçeneği düşünmemişti bile o gereksiz bedende doğmuş olması demek tekrar ölmek ile aynı şeydi. Sürekli aşağılanmış ve ezilmişti. Babası bile dahil olmak üzere onu çöp olarak görmüştü. En... En kötüsü ise kız kardeşi bile onu kendisi abisi olarak kabul etmemiş ve çöp olduğunu söylemişti. 


Kesinlikle o bedene ihtiyacı yoktu. Bu sırada elder dudaklarını bir kez daha araladı ve 


“Yada tamamen rasgele bir bedende uyanabilirsin “ dedi.


0 yorum :

Yorum Gönder